O tam bir rol model… Kendisine şapka çıkarıyorum!

Tekirdağ, Şarköy, Kocaali köyünde yaşıyor.

Adı: Fatma Demir

“Ne iş yapıyorsunuz?” diye soruyorum.

“Karpuz, kavun, domates satıyorum.” diyor.

Daha doğrusu kendi tarlasına ektiği mevsim sebze ve meyvelerini, Şarköy-Terziköyü Caddesi üzerindeki Kocaali köyünde kendilerine ait evlerinin önünde cadde üzerinde satıyor.

*

İşi: Ev hanımı…

Malı-davarı…

Bahçesi-bostanı var.

Geçimini bildiğim kadarıyla çiftçilikle sağlıyor.

Son derece samimi bir insan.

Özgüveni yerinde ve mütevazı…

Naif…

Müşterilerine karşı oldukça hassas bir Hanımefendi.

*

Benim kendisiyle söyleşi yapmama neden olan yukarıdaki özellikleri değil elbette…

Ben kendilerini geçen yıldan tanıyordum.

O bir kitap kurduydu…

Ama ilkokul birinci sınıfı dahi bitirmeyen bir kitap kurdu.

Hemen ilk sorumu soruyorum.

“Ben sizin çok kitap okuduğunuzu biliyorum, yanılıyor muyum?” diyorum.

“Hayır yanılmıyorsunuz” diyor.

“Ben okumayı çok seviyorum ve bundan da çok zevk alıyorum.” diyor.

“Bu alışkanlık nasıl başladı?” diye soruyorum.

“İçten gelen okuma özleminin dışa vurumu olsa gerek.” diyor.

“Ne mezunusunuz?” diye soruyorum.

“Hiçbir mezuniyetim yok.” diyor.

Doğrusu şaşırıyorum.

“İlkokul mezunu da mı değilsiniz?” diyorum.

“Hayır!” diyor.

“İlkokul birden ayrıldım. İlkokul biri bile okumadım İlkokul birinci sınıfa gittim ve bıraktım. ” diyor.

“Çünkü kardeşlerime bakmak zorundaydım. Önce onlara bakmak zorundaydım sonra da onlar okullarına başlayınca, onların derslerine yardım etmeye çalışıyordum. İşte tam da o arada ben de okumayı söktüm.”

“Kaç kardeşsiniz?” diyorum.

“Sekiz” diyor.

“Siz kaçıncısısınız?” diyorum,

“Birincisi” diyor.

Yani en büyükleri.

Bir anlamda günah keçisi.

*

İlk kitap okumaya kaç yaşınızda başladınız?” diyorum.

10 yaşında başladığını söylüyor.

“Bu zamana kadar kaç kitap okudunuz?” diyorum.

“Hatırlamıyorum.” diyor.

Evlerinde bir kitaplığının olup olmadığını soruyorum.

“Elbette var” diyor…

“Size ait kaç kitabınız var kitaplığınızda?” diyorum?

“Binlerce var” diyor, ama saymadığı için tam olarak rakam veremiyor.

“Daha çok hangi kitapları okuyorsunuz.” diye soruyorum bana, her tür kitabı sevdiğini ve dolayısıyla da okuduğunu söylüyor.

Çocuk kitabı…

Roman…

Tarih vs.…

“Kitap olsun da hangisi olursa olsun okurum ben.” diyor.

Bana bunları söylerken, obur bir insanın “Yemek olsun da ne olursa olsun” dedikleri gibi Fatma Hanım da bana:

“Kitap olsun da hangi kitap olursa olsun, okurum ben.” diyordu.

*

Kitap okumanız sizin hayatınıza ne katıyor?” diyorum.

“Bana huzur veriyor.” diye ekliyor.

“Ayrıca da kitapları okurken, adeta o kitabın içinde yaşıyor gibiyim.” diyor.

“14 yaşımdan itibaren ben bir kitap kurdu oldum.” diyen Sayın Fatma Demir, Şarköy, Kocaali’ye evlenmek suretiyle gelmiş.

Gördüğüm kadarıyla hayatından memnun ya, hani bir üniversite bitirseydim, hiç de fena olmazdı, diyor gibiydi.

*

Müşterileri geliyor ve benim röportaj yarım kalıyor.

“İleride başka bir zaman daha ayrıntılı görüşmek üzere…” diyor ve ses kaydını kapatıyorum.

*

Konuşması…

Anlatımı…

Ve insanlara yaklaşımıyla müthiş bir insan!

İçlerinde okuma arzusu olan kızlarımız ve kadınlarımız için tam bir rol model!...

Kendisine şapka çıkarıyorum!

Yazarın Diğer Yazıları