O kadar vahim ki...
Yakub Saygılı’nın söylediklerini birileri yalanlasın... Eğer yalanlanamazsa çok vahim demektir.
Bir başka habere geçeceğim, sonra Y. Saygılı’nın söylediklerini vereceğim.
25 Aralık soruşturması sonrasında bazı telefon görüşmelerinin internette yayınlanması üzerine inceleme yapan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB), savcılığa 12 ses kaydının soruşturma dosyasından sızdırıldığını açıklamış. İnternet sitelerinde yayınlanan 12 ses kaydı, mahkeme kararıyla yapılan dinlemelerin kodlarıyla karşılaştırılmış. 12 kaydın 2012/656 sayılı (25 Aralık soruşturması) soruşturma içinde elde edilen dinlemeler olduğu belirlenmiş. AKP Hükûmeti’nin elinin altındaki TİB, bir gerçeği teyit ediyor: 12 ses kaydı montaj değildir!
Hiç kuşkunuz olmasın para sıfırlama konuşmaları da montaj değildir. TÜBİTAK, “Hecelerin birleştirilmesiyle ortaya çıkarıldı.” dediği sözüm ona incelemesinin raporunu açıklamadı. Açıklayamayacaktır.
Peki kime aitmiş bu 12 kayıt? Sıkı durun şimdi:
12 ses kaydından 10’u Cumhurbaşkanı Recep. T. Erdoğan ile Ciner Medya Grubu’nun eski yöneticisi Fatih Saraç’la, ikisi ise R. T. Erdoğan’ın küçük kızı ile soyadının son iki harfi konsanantla biten danışmanıyla yaptığı konuşmalar.
Üçüncü dalgada gözaltına alınan eski İstanbul Mali Şube Müdürü Yakub Saygılı’nın poliste verdiği ifade çok vahim.
Y. Saygılı ve arkadaşları suçlu diyelim... Ya ortaya çıkardıkları? Onları nasıl yok sayacağız?
Kafayı takmışlar... Niye fezlekede “dönemin başbakanı” geçiyor. Fezlekede geçiyorsa -geçmediği belirtiliyor- “dönemin başbakanı” ifadesi doğrudur. “Bilirkişi” sıfatımla söylüyorum. Dil tahliline girmeyeyim, uzar. Sırf bu sözü “darbeye teşebbüs” olarak gösteriyorlar.
25 Aralık soruşturmasının dosyalarını kapatan üç savcı da “dönemin başbakanı” adlandırmasına dayanarak “darbeye teşebbüs”ten bahsetmişler.
Üç savcı, adları hukuk tarihinde “menfî” geçecekler listesindedir; bilsinler. Bir de erinmeden, usanmadan 125 sayfalık gerekçe yazmışlar. Ne gereği vardı, bu kadar uzatmaya? Sonucu belli olan bir gerekçede, “darbeye teşebbüs” dersin biterdi. Uzun yazmak inandırıcılık değildir. Delil ortaya koymak inandırıcılıktır. “Ergenekon” savcıları, binlerce sayfa yazdılar, kafa karıştırdılar, bir delil ortaya koyamadılar, insanlar yattığıyla kaldı.
Ama 17 Aralık-25 Aralık soruşturmaları “Ergenekon” a benzemiyor. Ya neye benziyor? Hep yazıyoruz; “Paralel Yapı” dedikleri soruşturmalar... Suç icat et; at içeri! Vur yaftayı; at içeri!
Yakub Saygılı’nın poliste anlattıklarını çürütebiliyor musun?!
“Ergenekon” da olduğu gibi, polis soruşturmalarında da “gizli şahit” ortaya çıkartıldı. Birilerine imkân vaat et, keyfi suç yüklet!
Y. Saygılı “gizli şahit”i deşifre etti. Anlattıklarını bilmesinin mümkün olmadığını söyledi.
“Başbakan’ın (R. T. Erdoğan’ın) dokunulmazlığı var, niye onun üzerine gidiyorsunuz?” diyorlar. Türkiye’ye girmesi Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklanmış birini içeri sokan kim? Ve onunla iş tutan kim? Asıl cevabı aranması gereken soru budur.
Yakub Saygılı, dünyada eşi benzeri görülmemiş suç örneklerini sergiliyor. Birileri bunun yalan olduğunu ispat edemezse, deliller ortada; edemeyecekleri belli, Türkiye çökmüştür!