Nobel’li ekonomistten alınacak dersler var
Daron Acemoğlu’nun ekonomi dalında Nobel ödülünü kazanmasından mutlu olduk, gurur duyduk.
Bu değerli ekonomistten başta ülkeyi yönetenler olmak üzere hepimizin alması gerekli önemli dersler var.
Onun yazdıklarından ve söylediklerinden benim çıkardığım özet şöyle:
1-Sağlıklı bir demokrasiye sahip olmayan ve hukukun üstünlüğü bulunmayan bir ülkenin ekonomisinin düzgün olması mümkün değildir.
2-Yabancı yatırımcı ülkeye ancak gerçek bir hukuk devleti iseniz, bağımsız bir hukuk sisteminiz varsa gelir. Aksi takdirde parasını riske atmaz, yatırımlarını gerçek hukuk devleti ülkelere yöneltir.
3-Bütün ülkelerde merkez bankalarının özerk olması gerekir. Başbakandan ya da başkandan emir alınarak para politikası belirlenemez.
4-Türkiye teknoloji alanında yeterince yatırım yapmıyor, insan kaynaklarını doğru kullanmıyor. Yolsuzluklar da bunlara eklenince verimlilik düşüyor. Bunun sonucunda şirketler büyümüyor, ekonomik veriler bir türlü istenen düzeye ulaşamıyor.
5-Bugün Mehmet Şimşek’in uyguladığı ekonomi politikasında ülkenin teknolojik gelişmesini sağlayıcı, yapay zekâya hazırlayıcı, iklim değişikliğinin yaratacağı sıkıntılarla mücadele edici, yaşlanmanın getireceği sorunları önleyici hiçbir şey yok. Sadece faizi artırıp düşürerek içinde bulunulan sorunlar çözülemez.
Bana kalırsa Türkiye’de ekonomiyle ilgili tüm kurumların Daron Acemoğlu’yla daha sıkı iletişim içine girmesi, onun yaptığı eleştirileri ve önerdiği kurtuluş reçetelerini dikkate alması gerekiyor.
Acilen yeni cezaevleri açılmalı
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, infaz sisteminde yapılacak değişiklikle 2 yılın altında ceza alanların da cezaevine gireceğini söyledi.
Giderek artan suçları azaltma yönünde elbette caydırıcı bir etkisi olur böyle bir değişikliğin.
Ancak mevcut cezaevlerinin kapasitesinin yapılacak değişikliğe uygun hâle getirilmesi şart.
Şu anda Türkiye’de 403 cezaevi var.
Bu cezaevlerinin toplam kapasitesi 290 bin olmasına karşın 350 bini aşkın hükümlü ve tutuklu bulunuyor.
Bazı cezaevlerinde aynı yatağı iki kişi nöbetleşe kullanıyor.
İnfaz sistemindeki değişiklikle kısa bir sürede cezaevlerinin nüfusu 400 bine hatta 450 bine çıkabilir, aynı yatağı kullananların sayısı üç-dört olabilir.
Böyle tuhaf bir tablonun oluşmaması için acilen onlarca yeni cezaevi açmak gerekiyor.
Benden hatırlatması.
Sessiz sedasız zam
Devlet Tiyatroları yeni sezona, bilet fiyatlarına yaptıkları büyük bir zamla girdiler.
Tam bilet 70 liradan 115 liraya çıktı.
Ülkede bir yandan enflasyon düşürülmeye çalışılırken diğer yandan hem de bir devlet kurumunun verdiği sanatsal hizmetin bedelini birdenbire yüzde 50 artırmasını anlamak mümkün değil.
Söz hazır Devlet Tiyatrolarından açılmışken bu kurumun tiyatro büfelerinde perde aralarında ayaküstü içilen bir bardak çayın 35, bir bardak kahvenin 75 liradan satılması da biraz yüksek gibi geldi bana.
Tarih yazma merakı
Millî Futbol Takımımızın nüfusu sadece 356 bin olan İzlanda’yı yenmesinin ardından medyamız “Tarih yazdık”, “Tarihî zafer”, “Millîler tarih yazdı”, “Destan yazdık”, “Türk destanı”, “Bizim çocuklar ateş gibi” başlıklarıyla çıktı.
Fazla iddialı, kibirli, narsist böbürlenmeler değil mi bunlar?
Sonuç olarak yendiğimiz takım, nüfus olarak Türkiye’nin 238’de biri olan bir ülkenin takımı.
İstanbul’da o ülkeden büyük mahalleler var.
Bizim cezaevlerinde İzlanda’nın nüfusu kadar hükümlü ve tutuklu yaşıyor.
Tarih yazmayı bu kadar basite almayalım lütfen.
Başta Heredot olmak üzere tüm tarihçilere büyük haksızlık olur.