Niye Atatürk yok niye laiklik yok niye HDP yok!...

Altı parti bir araya geldi, "Demokrasiye Geçiş" deklarasyonu yayınladı. Niye şu vurgulanmadı, niye bu vurgulanmadı, tartışmasına girildi.

Hususiyetle "Atatürk", "laiklik" ve "HDP" üzerinde duruyorlar.

HDP''yi silin! Böyle bir parti olamaz! İnsanlarımız yine müsamahalı; öfkesini yutuyor. Bölücü bir partiden bahsedilebilir mi? Akıl dışı!

Kasıtlı veya kasıtsız "Kürt seçmen" ifadesini kullanıyorlar. Etnikçilik; ayırımcılıktır, dar kafalılıktır, daha ötesi ihanettir.

Lokomotif parti CHP. Deklarasyondan sonra Daha çok CHP üzerine geliniyor. Gelenlerde sol kanattan.

Sol kanat, CHP''ye çok önceden sızmak istemiştir. Sızmak derken... Kastettiğim önce İnönü''nün sonra Ecevit''in "sol" telaffuzu değil. Sol yelpaze çeşitli. İçine komünistler/ sosyalistler, sosyal demokratlar, neo-liberallerin bayraklaştırdığı etnikçiler giriyor. Mustafa Kemal''in hiçbir surette kabul edemeyeceği bir vaziyet.

CHP için "Atatürk''ün kurduğu parti" diyenlere Mustafa Kemal''in, Nâzım Bey''i, İçişleri Bakanlığı''ndan niçin istifa ettirdiğini yine hatırlatacağım.

Tokat mebusu Nâzım Bey (Nâzım Resmor Öztelli. 1867-1935), Meclis''te Dâhiliye Vekili (İçişleri Bakanı) seçildiği hâlde hiçbir surette kabul etmemiş, seçildikten iki gün sonra istifa ettirmiştir. Mustafa Kemal''in onun hakkında verdiği hüküm önemli. Nutuk''ta çok ağır ifadeler kullanır:

"Nâzım Bey, bizzat veya dolaylı olarak yabancı çevrelerden bazıları ile temas yolunu bulmuş; onlardan teşvik görmüş ve yardım imkânları da sağ­lamıştı. Bu zatın Halk İştirakiyun Fırkası diye gayri ciddi ve sırf kendine çıkar sağ­lamak üzere bir parti kurma teşebbüsüne geçerek, milliyetçiliğe aykırı fa­aliyetlerde bulunduğunu mutlaka duymuşsunuzdur. Bu zatın yabancı çevrelere casusluk ettiğine de asla şüphe etmiyordum. (...) Nâzım Bey, Hükümet''in bütün iç idare makinesinin başında, memleket ve millete değil, fakat paralı uşağı olduğu kimselerin isteklerinin gerçekleşmesine en büyük hizmeti yapabilecek duruma gelebilmiştir."

Mustafa Kemal, "paralı uşağı" derken Bolşevikleri/komünistleri kastediyor.

Kimse bunları hatırlatmıyor. Onun için yeri geldikçe yazıyorum. Sovyetler çöktüğü için komünistlerin umut bağlayacakları bir "merci" kalmadı. Ancak bir kısmı etnikçilikte ısrarlı. Meselâ HDP''nin öncülük ettiği üçüncü ittifak için 8 parti toplanabiliyor. HDP''nin nereye varmak istediği belliyken, o partinin çağrısını kabul etmek insanda şüphe uyandırıyor. (Burada Türkiye Komünist Partisi''ni ayrı tutuyorum. Partinin genel sekreteri -bu partide genel sekreterlik başkanlık mesabesinde- Kemal Okutan, "İttifakı uygun görmedik." deme cesaretini göstermiştir.)

Altı parti bir araya geliyor. Ortak bir metin altına imza atıyor. Ortak noktada birleşmek öyle kolay değil; her partinin kendi tüzüğü, kendi anlayışı var. Ama mesele Türkiye''nin birliği olunca şartlar değişiyor.

Halktv.''den Fikret Bila, Kemal Kılıçdaroğlu''na "[Mutabakat metninde] 1921 Anayasası, devletin dini İslâmdır, hükmü vardır. Demokratik laik 1961 Anayasası varken neden 1921''e atıf yapılıyor, eleştirisine ne diyorsunuz?" diye soruyor.

Kemal Kılıçdaroğlu: "Laikliği unutmadık. Din ve vicdan özgürlüğünü güvence altına alan, demokratik, laik, hukuk devleti, çoğulcu toplum düzeninin temelidir. Laikliğin toplum düzeninin temeli olduğunu zaten yazmışız buraya. Raporu okumadan görüş beyan etmek doğru değil, önce raporu okuyacaksınız." diyor.

Ortaya konan çerçeveyi, herkes bir yerinden didiklerse, kim kazançlı çıkar? Önce bu düşünülmeli.

Yazarın Diğer Yazıları