Nereye varacağız böyle!

Ne cemaati yasaklayabilirsiniz, ne tarikatı... Bu tür yapılar bir bakıma halkın ihtiyacı. İnsanlar toplu hâlde yaşıyorlar ve birbirlerine muhtaçlar. Bir arada olmak, aynı duyguları paylaşmak isteyenlere, "Hayır, bir araya gelemezsiniz!" diyemezsiniz. Ama insanlarımızın saf duygularının istismarının önüne geçebilirsiniz. Kendilerini "ilâh" yerine koyanları ayıklayabilirsiniz. Tarikat-cemaat şefleri üzerinden Allah'a ibadet edilemeyeceğini idrak ettirebilirsiniz. Liyakati bir tarafa itip birbirlerini kollayarak devlette yuvalanmalarına izin vermeyebilirsiniz.

Hiçbir tedbir, hiçbir aydınlatma emaresi yok. Aksine...

Bakıyorsunuz, ülke içten pazarlıklı cemaatlere tarikatlara teslim edilmiş. Bir "paralel"in açtığı belâyla uğraşırken, başka "paraleller"le iş tutuluyor.

Bugün "halkın sesi"ni size aksettireceğim.

Mustafa Bıyık Bey'in gönderdiği mektup:

"Bana göre günümüzün en önemli düşünürü-filozofu Dücane Cundioğlu'dur. Cundioğlu diyor ki: 'Devlet rasyo ile yani akılla yönetilir; imanla değil.' Ve devam ediyor: 'Devletin imanı arttıkça, aklı azalır. Bu ise Devlet yönetiminde zafiyet oluşturur.' Batı'nın tarihini incelediğimizde, Cundioğlu'nun bu formülasyonunu net olarak görmekteyiz. Batı bugünkü insan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü, ilim ve teknolojide yakaladığı seviyeyi, dinin devlet işlerine karıştırılmasını engelledikten sonra, yani laiklik prensibini oluşturduktan sonra elde etmiştir.

İslam tarihinin tamamına baktığımızda İslâm devletleri, devlet yönetiminin temel prensiplerinde 'din'i temel referans aldıkları için, insanlığın faydalanmasına sunulacak hiçbir evrensel değer üretememişlerdir. İslâm tarihinin aydınlanma dönemi kabul edilen dönemde (9-12. yüzyıllar arası) yetişen ve Müslümanların yüz akı İbn Sina, Farabî ve İbn Rüşd gibi filozofların 'kâfir oldular' diye cenaze namazını kılmamıştır o günkü halk.

Diyeceğim o ki; Allah'ın en büyük ayetlerinden biri olan 'AKIL'ı kullanmasını, insanlık tarihini (dinler tarihi de içinde) analitik bir metotla okumasını bilmeyen insanların geleceği nokta, bugünkü Müslüman milletlerin geldiği nokta olur... İslâm ülkelerinin bugününe bakar mısınız; ilkellik, sefillik, cehalet kol geziyor. Her gün Müslüman ülkelerinden Batı'ya ölümü göze alarak geçmek isteyen, büyük oranda da gidemeyip boğulan insanların bu maceraya atıldıklarını bile düşünüp anlamak istemiyoruz.

Atatürk'ü, onun kurduğu Cumhuriyet'in bize getirdiklerini, demokrasimizi anlayamayıp kendi oylarımızla Orta Doğu'nun 'tek adam' rejimine geçtik. Bütün ortaöğretimi neredeyse imam hatip okullarına dönüştürdük. Şöyle kafamızı kaldırıp diğer İslâm ülkelerine bir bakmıyoruz. Bizim şu anki imam hatip okullarının müfredatının çok daha kapsamlı din eğitimi oralarda var. Din ağırlıklı bir eğitimle bir yerlere gelinseydi, daha ahlâklı nesiller yetiştirilseydi oralar şu an dünyanın gelişmişlikte ve ahlâkta sıklet merkezi olurdu.

Şu an dünyanın en ahlâklı insanları Japonlar sayılıyor. Japonlar; yalan, haksızlık-hukuksuzluk nedir bilmeyen, hakkı olmayan hiçbir şeyi edinmeyi aklının ucundan geçirmeyen, üst seviyede toplumsal sorumluluk bilincine sahip insanlar. Bu insanlar semavî bir dine mensup değiller. Halkın %61'i Şintoizm diye bir inanç felsefesinin takipçileri, kalan %39 ise ateist." (Mustafa Bıyık)

Katılmadığınız fikirler olabilir ama bir genel çerçeve çizilmiştir. Halkın görüşünü hiçbir zaman yabana atmamalıyız.

Yazarın Diğer Yazıları