Nereden aklıma gelmişse işte!..
Pazar akşamı Fenerbahçe’nin Trabzon karşısında, deplasmanda 3-2’lik galibiyetini öğrenince, bir Fenerbahçeli olarak mutlu oldum elbette…
Duygulandım…
Eskiler…
Eski şampiyonluklar…
Eski futbolcular…
Lefterler…
Cemiller…
Ziyalar…
Metin Oktaylar…
Turgay Şerenler…
Sanlı Sarıalioğulları ve o dönemin bütün futbolcularının maç öncesi, maç içinde ve maç sonrasında birbirleriyle olan dostlukları bugün bile konuşuluyor.
*
Hani ‘Üç büyükler’ diye bir tanımlama var ya, işte onlara o tanımlama yakıştırıldığında onların her biri sahiden ‘Büyük’tüler…
Üç büyüklerin:
Yöneticileri de…
Futbolcuları da…
Taraftarları da…
*
Bu takımların taraftarları birbirlerinin maçlarını aynı tribünde ve yan yana izliyorlardı. Birbirlerini kırmamak için atılan gollerde bile sevinçleri kıvamında gösterilirken, rakip taraftar da kendilerine atılan golün güzel olduğunu söyleyebilecek kadar centilmenliği hak eden taraftardı.
Buna 70’lerde 80’lerde tribünde bizzat şahit oldum.
*
Ya bugün…
Bugünle ilgili hiçbir şey söylemeyeceğim.
Hani bazı şeyler anlatılamz yaşanır deniliyor ya…
Yaşanır denilmekten kastım, göz önündedir anlamında söylüyorum.
O zamanın sporunda taraftarların nezaketi…
İnceliği…
Hassasiyeti…
Birbirleriyle olan dostluğu, sahiden de anlatılacak kadar övünç verici, yaşanacak kadar tat verici bir şeydi…
Sonuç ne olursa olsun, taraftarlar birbirlerini tebrik ediyorlardı…
Ne oldu da bu hâllere düştük?
Ne oldu da maç sonu tribünler ve saha savaş alanına dönüverdi.
Hiçbir kulüp de… futbolcuları da… kulüp taraftarı da… böyle görüntüleri hak etmiyor.
*
Hiç kimse kusura bakmasın?
Dünlerdeki güzellikler bugünlerde nasıl aynı güzellikle yâd ediliyorsa…
Bugün de o günlerin kulüp yöneticileri…
Sporcuları…
Hakemleri…
Taraftarları nasıl saygıyla anılıyorlarsa, bugünün kulüp yöneticileri…
Sporcuları…
Hakemleri…
Taraftarları da inanın belki ileride nefretle anılmayacaklar, ama hiç de iyi anılmayacaklar.
Bunu da yarının kuşakları bugünün yazılı eserlerinden öğrenecekler.
Ve kim bilir bugünler için neler konuşulacak yarınlarda!..
*
Ben çocuktum zaman zaman -her çocuğun yaptığı gibi ben de- yaramazlık yapardım ve anam da bana:
“Oğlum elin oğulları büyüdükçe adam olurken, sen büyüdükçe cudam oluyorsun.” diyordu.
‘Cudam’ ne demekti?
Beceriksiz, görgüsüz. Bir türlü kendini geliştirememiş.
Okuma yazması olmayan anam Cudamın bu anlamını nereden bilsindi. Bana “Büyüdün ama hâlâ da yaramazlık (cudamlık) yapıyorsun” demeye getiriyordu.
*
Bugün ellerin takımları büyüdükçe, kaliteyi yakalarlarken, -güya gelişen ve değişen bizde- takımlar ekonomik, sosyal, kültürel olarak geliştikçe gerçekten de -anamın dediği gibi- cudam oluyorduk.
Yazık ediyoruz kendimize yazık!..
*
Kanımca şu yirmi, yirmi beş yıllık dönemde hayatın hangi noktasına bakılırsa bakılsın insana dair ‘İnsan olma’ adına gelişim gösterilmiş midir gösterilmişse de ben bilemiyorum.
Para var…
Gösteriş var…
Binalar cafcaflı…
Özel okullar aldı başını gidiyor da kalite nerede var?
İnanın iyiye gitmiyoruz.
Üzgünüm, çok üzülüyorum!..
*
Oysa ben bugün sizinle eski siyasilerden hicivler paylaşacaktım, bugünün siyasilerine örnek olur belki diye ya, iki güzide takımımızın maçının sonrasında yaşananları görünce kimyam bozuldu.
*
Üzüldüm, çok üzüldüm!..
Affedersiniz!..