Ne yapacağız Türkçeyi?!
Türkçemizde halledilmesi gereken o kadar çok mesele var ki... Kaç defa yazdım hatırlamıyorum.
Cami, bayi, müdafi, merci, mısra, mevki, tevzi... Sık kullandığımız, âdeta dilimizin rüknü, atılması mümkün olmayan daha birçok kelimenin son sesi “ayın”dır. Kur’ân-ı Kerîm’i okuyanlar bilirler, ayın Arap hançeresine göre okunur. Ama Türkçede ne yapacağız?
Sadâlı sadâsız (patlamalı patlamasız; tonlu tonsuz) sesler meselesi ayrı bir sıkıntı.
Kafa karıştırmadan çok kısa bu sadâlı sadâsız sesleri izah edeyim, sonra anlatacaklarım kolay anlaşılsın:
Sadâlı sesler: b, c, d, g, ğ, j, l, m, n, r, v, y, z. Sadâsız sesler: ç, f, h, k, p, s, ş, t.
Bu dil meselesi aklıma yine şuradan takıldı:
İstanbul dışındaydık. Mola verildi. Bakınırken “mescid” yazısını gördüm; altında okla yerini de göstermişler. Dikkat: Sonu “d” sesi... Türkçede kelime sonunda ister istemez sadasızlaşır, “t” söylersin ve yazarsın. Bina içine girdim, “mescit” yazıyor.
Kelimeyi Arapçaya göre yazarsan “mescid” (secde edilen yer); artık Türkçede kullanıldığına göre “mescit” yazmamız gerekir. Hatta “mesçit” ...
İsim tamlaması olarak kullandığımız zaman iki vokal arasında ses ister istemez sadâlaşacaktır. Meselâ: Akasya Mescidi... Dilimizin kaidesi bu.
Bir örnek de mabet kelimesi... Mabed yazıyorlar. Aslını vermek istersen “ma’bed” yazmalısın. Zaten Arapçayı Latin harfleriyle yazamazsınız. Ama Latin harfleriyle yazdığımıza göre, ses uyumuna dikkat etmek zorundayız.
“Ayın” meselesi... Sıfat tamlamalarında bile hata yapılıyor.
Önümde bir kitap var. Önemli bir tercüme. “Ulu Cami’inde katledildi.” yazılı. Hatayı anladınız: “Ulu Cami’de katledildi.” şeklinde yazması gerekir.
Birçok ilimizde “Ulu Cami” vardır, bakınız bazıları nasıl yazılmıştır... Aynı hatayı görürsünüz: “Ulu Camii” ...
Mümkün olduğu kadar “ayın”ı göstermeyelim. Mısraı değil, mısrası yazalım. Tevzii değil, tevzisi; mevkii değil, mevkisi; bayii değil bayisi gibi’85 Meselenin üzerinde bu kadar durmama rağmen, bazı kelimelerde “ayın”ı ister istemez gösteriyorum.
Millî Eğitim Bakanlığı, dilimizin nereye gittiğiniz farkında mı, yoksa akıntıya mı bıraktı?
Ders kitaplarında dil can çekişiyor. Hele yardımcı kitaplar büsbütün kafa karıştırıyor.
Benim küçük sorduğu için biliyorum, cümle yanında parantez açılmış “tümce” yazılmış... Fiil kelimesinin bir adı da “eylem” miş... Çocuk “anlam kayması”nı sormuştu. Biz Prof. Dr. Doğan Aksan’ın “Anlambilim”ini hatmetmiş insanız! Ama çocuğa verdiğim cevapların hiçbiri tutmadı ve “Artık bana dersinle ilgili bir şey sorma!” dedim.
Kelimeler kısırlaşır, kısa aralıklarla anlam değişikliklerine uğrarsa, fikir gelişmez; kalem işlemez. İsimlerini sık duyduğunuz reklam edilmiş yazarlar neden kısır sanıyorsunuz!