Ne taviz verecek?
Başbakan Recep T. Erdoğan önceki gün ne dedi: “Dokunulmazlık zırhına bürünen zevatla ilgili kararımızı dokunulmazlıklarını kaldırmak suretiyle vereceğiz.”
Bunu ilk defa söylemiyor Başbakan... PKK/KCK/BDP milletvekilleri Şemdinli’de, yazıda, militanlarla sarmaş dolaş olmalarının ardından da, fezleke gelince gereğini yapacaklarını kesin dille belirttiğini o zaman yazmıştım.
Başbakan, Avrupa’nın demokrasiyi PKK’ya yontan etkili kollarının ve Türkiye’deki uzantılarının bunu mesele yapacaklarını bile bile her fırsatta kararlılığını ortaya koyuyor.
Bu milletvekillerinin hepsi kral! Mazarratlık etmedikleri gün yok... Bir gün polis tokatlarlar, bir gün tekmelerler, bir gün polise taş atarlar, bir gün halkı silâhlanmaya çağırırlar... Yakında silâh sıkarlarken görüntüleri yayınlanırsa hiç şaşırmayın... Gidiş onu gösteriyor.
Anlaşılan Kandil kesin talimat verdi: Sadece dağdakiler çarpışmayacak, ovadakiler de çarpışacak. (Mehmet Ağar aklıma geldi. Bu sözün patenti ona ait: PKK’lılar için “Ovada siyaset yapsınlar” demişti. Sahi ne oldu? Ağar, MHP’yi BDP’yle eş tutmuştu ve biz iki yazı yazmıştık: MHP yönetiminin, özellikle MHP Genel Başkan Yardımcısı Celal Adan’ın, -yıllarca beraber DYP’de politika yaptıkları için Ağar’ın karakterini çok iyi bilir- cevap vermesini bekledik. Celal Adan arkadaşımız, kendisiyle ilgili yazılan bir şeyde hemen telefona sarılırdı. Şimdi ses seda yok. Anlaşılan “Nasıl olsa milletvekili yapıldım, genel başkan yardımcılığını da kaptım. Keyif keka!” diyordur. MHP yönetimi ne söylense tınmıyor ama bu partiye oy verenler, vurdumduymazlığı, tembelliği akıl defterlerine yazıyorlar. Zamanı gelince defteri açacaklar ve hesabını soracaklar. Biz gazeteci olarak halkın hissiyatını aksettirmekle mesulüz. Son kongre de ikaz etmediyse ne söyleyebiliriz!)
***
Başbakan R. T. Erdoğan, PKK’yı aslında devreden çıkarmak istiyor. BDP’lilerin şirretliği ayyuka çıkaracağını, zamanında büyük destek gördüğü sol liberallerin ve dış güçlerin kendisini yaylım ateşine tutacaklarını bile bile bu yola giriyorsa, “denge” için vereceği tavize de hazırlıklı olalım.
Abdullah Öcalan faktörü... Oslo’da veya başka yerde, 2006-2011 arasında Kandil’le birçok defa müzakere ettiler. Baştan müzakere edildiğini açıklasalardı, hiçbir netice alamayacaklarını bizler söylerdik. PKK’yı kızdırmamak için asker atıl bırakılmış, o kadar şehit verilmiş, ülke zarar görmüştür!
Şimdi Kandil’i devre dışı bırakıp Öcalan’ı “masa” ya davet ediyorlar. Zaten, olmayacak şeyler yapıp, halk arasına “ana dil” dinamiti soktular, alanı daha genişletecekler.
Öcalan’ın karakterini anlamaya çalıştım. (Baştan sona muhakemesini takip ettim.) En güvensiz isim olduğunu burada muhterem Başbakan’a temin ederim. Bu zamana kadar sol liberalleri “aydın” saydı, sözlerine itibar etti, şu zamanda bize itibar etsin. Çünkü başından beri söylediklerimiz çıktı.
“Ana dil” meselesinin milleti nasıl ayrıştırdığını inşallah vakit geçmeden anlayacaktır.