Nâzım olmasaydı sol ne yapardı?!
Çok önce "Nâzım Hikmet tapınıcıları" demiştim. Öyle bir idol hâline getirdiler ki, ondan başka şair yoktur; ondan başka yazar yoktur. Onun öncesi de sonrası da olamaz! Öyle ki damarları, yürekleri, beyinlerinin, kıvrımları ve hatta midelerinin çeperleri bile N. Hikmet Ran'la doludur. O, Marx'ı, Lenin'i bile zaman ötesinden komünist yapmıştır!
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun tivitlerini yedi yıl sonra hatırlayıp beş ayrı "suçtan" 9 yıl 8 ay, 20 gün ceza verdiler. Böyle ceza verilmeyeceğini herkes biliyor. Ne yaparsınız ki, farklı rejimdeyiz.
Canan'ın görüşü görüşüm değildir. CHP içinde de farklı bir yerdedir; çokluğu temsil etmez. Çalışkandır. Asıl "kimliğini" geriye atarak, geniş kitlelere ulaşmak için var gücüyle çalışmıştır. İstanbul belediyesini kazanılmasında payı vardır... Tamam.
Mahkemeye çıkıyor, savunmasını N. Hikmet Ran'la başlayıp N. Hikmet Ran'la bitiriyor. Ne alâka? O devlete kafa tutmuşmuş... Fikirlerinden hiç taviz vermemişmiş... (Hapisten çıkma umuduyla hangi destanı yazmış?! Zorda kalınca nereye gitmiş?!)
Rahmetli Mehmet Gül'ü anmak varmış. (Seni özlüyoruz be kardeşim!) "Nâzım Memleket mi?-Direnen Son Lenin Heykeli" kitabını okuma zamanı. Canan da okumalı... (Bir yerde bulabilirse tabiî. 2003'te ikinci baskısı yapıldı. O zaman iktidarın, sonradan düşman olacağı, pek rağbet ettiği bir gazetenin kitap yayınları arasından çıkmıştı. O gazete, sol entel takımının baskısıyla, kitabı tezgâh altına indirdi. Mehmet Gül, "Kitaba kendileri talip oldular, yaptıklarına bak!" diye söylenirdi.)
Canan, N. H. Ran'ın mahkemede "Hapiste Yatacaklara Bazı Öğütler" şirini okuyor. Yani Canan, verin 10-15 yıl yatayım, diyor. Kendince "kahramanlık" gösteriyor. Hâkimleri fena kızdıran sonra okuduğu şiir. O şiir Peyami Safa'ya karşı yazılmıştır. Başlığı "Bir Provakatör Üstünde Hiciv Denemeleri"dir. Canan'ın okuduğu şiirin üstteki mısraları: "Bir düşün oğlum, / bir düşün ey yetimi Safa, / düşün ki, son defa / anlayabilesin:" Devamı: "Sen bu kavgada / bir nokta bile değil, / bir küçük, eğri virgül, / bir zavallı vesilesin!… / Ben, kızabilir miyim sana? / sen de bilirsin ki, benim âdetim değildir / bir posta tatarına / bir emir kuluna sövmek, / efendisine kızıp / uşağını dövmek!..." Böyle uzar gider.
N. H. Ran, "yetim[-]i Safa" sözüyle Peyami Safa'nın babası İsmail Safa'yı kastediyor. İsmail Safa, Peyami bebekken Sivas'ta sürgünde ölmüştür.
Peyami Safa'nın da N. H. Ran'a cevabı aynı uzunlukta ve çok ağırdır: "bre Türk düşmanı, bre vatan / haini / şarlatan! / artık sen buralarda / kolay dikiş tutturamazsın / sahte komintern taktikalı / dolmalarını yutturamazsın. / çekil!.."
Mehmet Gül'ün kitabından öğreneceğimiz çok şey var. Meselâ N. H. Ran, "Kuva-yı Milliye Destanı"nı af umuduyla yazmış. M. Gül, Yalçın Küçük'ün Sırlar kitabından aktarır: "Kuva-yı Milliye Destanı[nı]… Af vaatleriyle hapisteki büyük şaire 'sipariş' verildiğini biliyoruz."
N. H. Ran'ın sevgilisi Vera anlatır. Türkiye ile Rusya millî takımları Moskova'da karşılaşacaktır. Vera, hangi takımı tutacağını sorar. Kendisi Türk takımını tutacaktır. N. H. Ran Sovyetlerin takımını tutacağını söyler. "Niçin?" diye sorunca aynen şu cevabı verir: "Şimdi Türkler kazanırsa, Türkiye'deki faşistler komünizmi tepeledik diye yaygarayı basacaklardır."
Solun idolü Nâzım bu işte!