NATO'nun bize zararı ne faydası ne?
NATO''nun İspanya-Madrid toplantısında Türkiye bir şey kazandı mı?
İsveç ve Finlandiya''nın NATO''ya girişine set koymuştuk. Şartlarımız vardı. Burada asıl ABD''ye şart koşulmalıydı. İsveç ve Finlandiya''nın PKK''yı terör örgütü kabul etmesi veya etmemesi, hiç önemli değil. Başka ülkeler için de öyle. Asıl mesele, PKK''nın ve türevlerinin aldığı destek.
NATO bir güvenlik örgütü ise, NATO üyesi hangi ülke içinde maraza çıkaran, silaha sarılan varsa, NATO üyeleri tavırlarını kesin koymalı ve hangi üye ülke olursa olsun bütünlüğüne kastedenlere prim verilmemelidir. Ne yazık ki, PKK bize saldırıyor, başta ABD olmak üzere birçok NATO üyesi ülkeler saldıranlara destek çıkıyorlar. PKK''ya karşı kullanılır diye bize silah bile satmıyorlar.
Madrid''de kazanan İsveç ve Finlandiya. NATO''ya üye olmak istiyorlardı. Türkiye''nin tasvibiyle kapı açıldı; girecekler.
Bu iki ülkeyle varılan mutabakatta şu maddelere dikkatinizi çekeceğim. Bu maddeleri kazanç görebiliriz:
"- Müstakbel NATO müttefikleri olarak Finlandiya ve İsveç, PYD/YPG ve Türkiye''de FETÖ olarak tanımlanan örgüte destek sağlamayacaklardır.
- İsveç yeni ve daha etkin bir Terör Suçları Kanunu''nun 1 Temmuz itibarıyla yürürlüğe gireceğini ve hükümetin terörle mücadele mevzuatını tahkim edeceğini teyit eder.
- Türkiye, Finlandiya ve İsveç, aralarında artık hiçbir millî silah ambargosu bulunmadığını teyit ederler."
PKK''yı terör örgütü sayıyorlardı. PKK''nın kamuflaj adı olan PYD/YPG de aynı statüde görülüyor.
Mutabakatın bir başka maddesinde: "Finlandiya ve İsveç, PKK ve bütün uzantılarının para toplama ve eleman devşirme faaliyetlerine yönelik soruşturma başlatacak ve bunları yasaklayacaklardır." yazılı.
Hiç önemi yok. Bölücüler/yıkıcılar belki açıktan propagandaya giremeyecekler ama, diğer ülkelerde olduğu gibi farklı isimler altında "Biz varız; buradayız." diyeceklerdir.
NATO bir mesele ama...
Şimdi bunlar tartışıladursun. Biz NATO''ya giriş meselemize dönelim. Artık Moskova güdümlü Türkiye Komünist Partisi (TKP) kalıntıları, Barış Derneği kalıntıları, bunlara kananlar "NATO''ya hayır!" demenin en çok kimin işine yaradığını görsünler. Eski Sovyetler''in yerini almak için hamle üzerine hamle yapan Putin''in Rusya''sı bizim için en büyük tehlike. Yine unutmayın ki, Rusya''nın belki yarısından fazlası Türklerin ülkesi.
Dün, M. Kemal''in, Lenin''le iyi geçinmek istediğini, müşterek düşmanları olduğunu yazmıştık. Moskova''ya heyetler de gitmişti. (Pek bilinmez, Enver Paşa da Birinci Dünya Savaşı''nın bitiminde Türkiye''den ayrıldıktan sonra bir süre Berlin''de kalmış, birkaç teşebbüsünden sonra 1920''de Moskova''da varmıştı. Berlin''den Moskova''ya gelmesinde yardımcı olan eski arkadaşı Hans von Seect''e yazdığı 25 ve 26 Ağustos tarihli iki mektuba göre, Troçki ve temsilcisi E. M. Skliansky ile yaptığı görüşmelerde Anadolu hareketine silah yardımında bulunulmasını istedi ve söz dahi aldı." (Bkz. Arslan Tekin, Enver Paşa ve Dönemi)
Lenin, kendisine bağlı Türkiye Komünist Partisi''ni kurdurduğu gibi, M. Kemal de kendisine bağlı Türkiye Komünist Partisi''ni kurdurmuştu. (Lenin''in kurdurduğu TKP''nin başında Mustafa Suphi vardı. Ethem Nejat da yöneticilerindendi. Her ikisi de Turancılıktan evrilmedir. 1921''de Türkiye''ye girişlerinde 13 arkadaşlarıyla birlikte Karadeniz''de boğduruldular. M. Kemal''in Şark Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir''e, "Ankara''ya gelmelerini istemiyoruz. Ondan sonrası senin. Nasıl yaparsan yap!" diyesiymiş.)
Celâl Bayar, M. Kemal''in bir komünist parti kurdurmasını şöyle yorumlar:
"Mustafa Suphi önderliğinde daha önce Bakü''de kurulan Türkiye Komünist Partisi''nin Sovyet taraftarı propagandasını önleyebilmek için bunları kontrol altında tutmak istemiştir. Memleketteki bütün komünist cereyanını kontrolü altına almak isteyen Atatürk, sonunda, komünizmi resmen millete tanıtmak ve idaresi altında bulundurmak maksadıyla, çok itimat ettiği bazı arkadaşlarına bir parti kurdurmuştur. Türkiye Komünist Fırkası adı verilen bu partinin başına da, bu sahada büyük hizmetleri bulunmuş olan Şark Cephesi Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa ile Ali Fuad ve Fevzi Paşaları bir heyet olarak getirmiştir." (Prof. Dr. Mehmet Saray, Sovyet Tehdidi Karşısında Türkiye''nin NATO''ya Girişi - III. Cumhurbaşkanı Celâl Bayar''ın Hatıraları ve Belgeler, s. 25)
Celâl Bayar, M. Kemal''in komünizm tehlikesine karşı nasıl kesin tavır aldığını şöyle anlatır:
"Atatürk, Hariciye Vekili Bekir Sami Bey başkanlığında bir heyeti dostluk ve yardım temini için Moskova''ya göndermişti. Bu heyetin, Sovyetlerle henüz bir anlaşmaya varamadığı günlerde, heyet mensuplarından Yusuf Kemal Bey''in bir miktar para ile Ankara''ya gelmesi, bilhassa Meclis''te Sovyetler lehinde iyi bir hava yaratmıştı. Komünist cereyanların kesif olduğu bir devrede Meclis''te Sovyetler lehinde böyle bir havanın ortaya çıkması Atatürk''ü oldukça endişelendirmiş idi. Vekiller Heyeti''ni ve kumandan arkadaşlarını Meclis''teki odasında toplayarak ''komünizmi ve Sovyet nüfuzunu Anadolu''ya sokmamak için ölünceye kadar mücadele edeceklerine dair'' hepsine teker teker yemin ettirmiştir. Atatürk, bir oldu-bitti ile karşı karşıya kalmamak için bütün bu tedbirleri almak lüzumunu hissetmiştir." (s. 26)
Bizi NATO''ya itekleyen Stalin''dir. Dün, "Sovyetler, 19 Mart 1945''te, 1925 Dostluk ve Tarafsızlık (Saldırmazlık) Paktı Antlaşması''nı uzatmayacağını bildiriyor. Üstüne üstlük 1921 Moskova Antlaşması''na aykırı olarak da Türkiye''den Kars ve Ardahan''ı istiyor." diye yazımızı bitirmiştik.
Stalin, 7 Haziran 1945''te Türk hükümetine verdiği ikinci notada, ittifakın şartı olarak, Kars ve Ardahan bölgelerinin Rusya''ya terki ile Boğazlarda Rusya''ya üs verilmesini istiyor.
"1-Kars, Ardahan ve Artvin''in Sovyet Rusya''ya bırakılması,
Boğazlar''da Sovyet Rusya''ya üsler verilmesi,
Türkiye''nin Avrupa sınırlarında yani Trakya''da Yunanistan ve Bulgaristan lehine sınır düzenlemeleri yapılması,
1936 Montrö Antlaşması''nın tadili veya Boğazlar statüsünün yeniden tespitini sağlayacak ve ilgili devletlerin katılacağı yeni bir konferansın tespiti". (s. 75)
Sovyet isteklerinin Türk kamuoyunda duyulması büyük heyecan ve endişe uyandırıyor.
Bizi NATO''ya mecbur eden, Sovyetler''dir. Şimdi Putin''in Stalin''den farkı var mı?
Stalin, eski müttefiki Hitler''i, İkinci Dünya Savaşı''nda ABD''nin desteğiyle yeniyor. Kendisini her şeye muktedir sanıyor, gözünü Türkiye''ye dikiyor.
Putin eğer Ukrayna''yı yenseydi, kendisinde büyük kudret görecek, hiç şüpheniz olmasın, Stalin''in yarım bıraktığını tamamlamak isteyecekti.
NATO bir mesele ama, NATO dışında kalmak da ayrı bir mesele.