‘Nas’tan vazgeçiyor... Dinden çıkar mı?!
R. T. Erdoğan, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı değil de İstanbul Büyükşehir belediye başkanlığını kaybetmeyi bir türlü hazmedemedi. 1994’te, Refah Partisi’nden aday olan R.T. Erdoğan, diğer partilerin çekişmeleri yüzünden yüzde 25 gibi bir oyla 1994’ke belediye başkanı seçilmiş, sözüm ona laikçi/inkılâpçı kanat, onun belediye başkanlığını almasını bir türlü kabullenmeyerek, 1998’de şiir okudu diye mahkemeye vermiş ve mahkûm ettirmişti.
Hâlbuki savcı mütalaasında R. T. Erdoğan’ın beraatını istemişti. Bugün de üzerinde durulması gereken bir mütlaa:
"Ülkenin yüzde 99.9'u Müslümandır. Türkler, yüzyıllardır İslâmiyetle iç içe yaşamaktadır. İslâmî söylemde, siyasal bir rejim ve hukuk düzeniyle ilgili bir talep olmadıkça, suç unsuru aranmamalıdır. Rejimle ilgili talebi olmayan, dindar, devlet ve milletine bağlı insanlar, 'şeriatçı, radikal İslâmcı, irticacı' gibi ifadelerle de rencide edilmekten kaçınılmalıdır. Cami cemaatini, özelikle cuma namazını kılmakta hassasiyet gösteren vatandaşları RP'li olarak algılamak yanlıştır. İnsanları laik - antilaik olarak ayırmanın hiçbir faydası da yoktur. Ceza hukukunda kişileri suç işlemeye yönlendirme maksadına matuf bir eylem şekli olarak tarif etmek mümkündür. Konuşma bir bütün olarak ele alındığında, tahrik unsuru taşımadığı açıktır. Bu sebeplerle müsnet suçtan beraatine karar verilmesi, kamu adına talep ve mütalaa olunur."
Şimdi iktidarı elinde tutan, R. T. Erdoğan, intikam alırcasına, siyaseti camide yaptı ve cami avlusunda muhalifleri yuhlayan kitleye “Yuh yetmez!” dedi. (“Daha ağır hakaret edin!” mi demek istemişti? Anlamadım!)
1998’de kendisinin suç işlemediğini savunan savcının mütalaasına bakın, bir de R. T. Erdoğan’ın, iktidarında olanlara!...
Onun mahkûm edilmesi, çok insanı şaşırtmış ve üzmüştü. Ben de kabullenmedim. Şiir okudu diye böyle bir mahkûmiyet olamazdı. Ziya Gökalp’ın “Asker Duası” şiirinden bozma bu şiir üstelik devletin Türk Standartlar Enstitüsü’nün 1994'te çıkarttığı “Türk ve Türklük” kitabında yer alıyordu.)
R. T. Erdoğan’ı iktidara taşıyanlar, laikçiliği kendilerine göre yorumlayıp din dışı mana çıkaranlardır. 28 Şubat vetiresi tamamen R. T. Erdoğan’ı iktidara taşıyan zihniyete ballı kaymaklı zemin hazırladı.
R. T. Erdoğan, kendisine nasıl haksızlık edildiğini bildiği hâlde, döneminde, en ufak bir tavırda, “Hakaret etti.” diyerek birlerce insanı mahkemeye yolladı.
Mahkemeye çıkarılanların rakamları dudaklarınızı uçuklatır. Kenan Evren’den itibaren cumhurbaşkanına hakaret davalarındaki sayıları sıralayacağım:
Kenan Evren (307), Turgut Özal 207), Süleyman Demirel (158), Ahmet Necdet Sezer (163), Abdullah Gül (848).
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk döneminde 6033’tü. 2022 itibarıyla sanık sayısı 16.753.
Çocuklar bile sanık. Rakama bakın: 1377!
R.T. Erdoğan laikliği gitti Arap ülkelerinde savundu. Eylül 2011’de önce Mısır’da ne demişti:
“Türkiye'de anayasa laikliği, devletin her dine eşit mesafede olması olarak tanımlar. Laiklik kesinlikle ateizm değildir. Ben Recep Tayyip Erdoğan olarak Müslümanım ama laik değilim. Fakat laik bir ülkenin başbakanıyım. Laik bir rejimde insanların dindar olma ya da olmama özgürlüğü vardır. Ben Mısır'ın da laik bir anayasaya sahip olmasını tavsiye ediyorum.”
Benzer sözleri aynı gezide Tunus ve Libya’da da söyledi.
Partisi içinde ilk dört maddeyi tartışmaya açanlar çıkmıştı.
2018’de TBMM Başkanı İsmail Kahraman, İslâm Ülkeleri Akademisyen ve Yazarlar Birliği'nin İstanbul'da düzenlenen toplantısındaki konuşmasında, “Türkiye'de laikliği isteyenin istediği gibi yorumluyor. Böyle bir şey olmamalıdır... Yeni ve dindar bir anayasa olmalı." sözlerini sarfetmişti.
Ak Parti’nin en büyük destekçisi, iktidarda kalmasını sağlamanın ötesinde rejimi değiştirmesinde en büyük rolü oynayan partinin genel başkanı İsmail Kahraman’ın sözleri üzerine "Türkiye'yi bir başka yere sürükleyecek, istismarlara vesile olabilecek bir karanlık kuyuya sürüklenmesine vesile olunmamalıdır." demişti.
Bugün “nas”la imtihan günü. Yeni Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “nas”ı bir kenara koyacak, faizi yükseltecek.
Anayasa değişmediği, Anayasa’nın 24. maddesinin son paragrafı orada durduğu hâlde “nas” ısrarı, cami avlusunda parti propagandası, rakiplerini yuhalatma... Hele dini kendilerine göre yorumlayanların açtıkları sayısı bilinmeyen Kur’ân kursları...
Şer’î rejim... Kime göre şer’î rejim... Hangi ülkede şer’î rejim var? Önce bu tartışılmalı...