Mutluluk gönüllerde yer ediyormuş.
Nedense yazıya başlamadan önce “Mutlu olmalı insanlar” derken, bir de
“İnsanlara mutluluğu anlatanların, mutlu insanlar olması gerekir,” diyor, içimdeki o ses.
*
Mesela, aile içinde mutluluğu sağlayamayanlar; aile birlikteliğinin nasıl sağlanması gerektiği ile ilgili bir başkasına akıl vermemeliler!..
Vermemeliler çünkü nedeni çok basit.
Sende olmayan şey başkasına verilmez ya hani, verilirse de el adama sorar:
“Madem sen mutlu aile nasıl oluyor olduğunu biliyor idiysen, neden kendin mutlu değilsin?” denildiğinde, nasıl bir yanıt verilir bilemem.
*
Belki de kendimize en önce; “Mutlu olmak mı istiyoruz, yoksa mutlu edilmek mi?” buna karar vermeliyiz, derim.
Çünkü her ikisinde de bunun yolu bizim elimizde.
Hayat bana bunun böyle olduğunu öğretti.
*
Ayrıca bilinmeli ki mutluluk ne ikram edilen ne de satın alınabilen bir şeydir.
İkram edilip satın alınmış olsa bile o mutluluk, mutluluk olmaz.
Para; maddesel ihtiyaçlarımızın karşılanmasında işe yararken, manevi ihtiyaçlarımızın karşılanmasında pek de bir değeri olabileceğini sanmıyorum.
Bunu derken, birden aklıma Türk filmlerinde bir replik vardı ya hani, “Her şeyi satın alabilirsin, ama ruhumu asla!..” şeklinde söylenirdi.
*
“Yok öyle değil, onlar tarihe karıştı.” diyorsanız eğer, bilelim ki bizim hayatımızda mutluluk da tarihe karışmıştır da biz bunun farında değilizdir.
*
Anladım ki paranın, mutluluk hormonlarını besleyen ihtiyaçların karşılanmasında esamesi okunmaz, ancak tatmin eder.
Eğer öyle olmuş olsaydı, onca zengin insanlar yuvalarında mutluluğu yaşamak için en kralından mutluluk satın alır ve ömür boyu mutlu olurlardı.
*
Demek ki bu olamıyor!..
Oysa mutluluk hormonu insanın içinde hep var biliyor musunuz?
Siz mutsuz yaşarken de insanın içinde mutluluk hormonu var.
Ancak etkisiz.
*
Şimdi bilinen bir şeyi paylaşayım sizinle:
“İçinizde; bir iyi, bir de kötü kurt var, diyelim. Hangisi galip gelir? İyi kurt mu, yoksa kötü kurt mu?”
Cevabı hem çok basit hem de çok inandırıcı.
“Hangisini beslersek o galip gelir.”
Bu kadar net işte.
*
Yani neymiş?
Mutluluk daha çok parayla değil, insanın ruhunu okşayan söz ve davranışlarla besleniyormuş.
“Çünkü iki gönül bir olunca samanlık seyran olurmuş”
*
Bakışlarda…
Gönüllerde…
Namelerde…
Sözlerde yer ediyormuş.
Kendim, öyle olduğuna inandım da hani!..