Mustafa Kemal'in Dumlupınar'da 'Şark' göndermesi

30 Ağustos Zaferi''ni idrak edenler muhakkak Taliban zihniyetine karşı da tek cephe olacaklardır.

Talibancılığın Müslümanlıkla hiçbir bağı yoktur; günahkârlıktır.

Talibancılar, eskisi gibi değil; değişti, değişiyor, demek bile günaha ortak olmaktır.

Taliban''ın iktidarını da gördük. İktidarındaki uygulamalarını Müslümanlık adına yapmışsa, vazgeçtiğinde kendisince "günahkâr" olmaz mı? Vazgeçmesi mümkün görülebilir mi?

Talibancı zihniyeti, İslâmdaki davet/tebliğin neresinde yer alıyor?

Fıkıh profesörü Boynukalın! Sen ve gibilerinize sesleniyorum. Taliban Kâbil''e girince pek sevinmiştiniz. Çıkın açıkça konuşun, Talibancılar Müslümanlığı temsil ediyorlar, tebliğin/davetin hakkını veriyorlar, deyin. Örneklerini gösterin.

Biz örneklerini biliyoruz!

Afganistan''dan yeni haberler geliyor. Bir mahallî sanatçıyı saz çalarak, türkü söyleyerek günah işliyorsun, diye katletmişler. Dehşet! Müziğin yasaklanması, İslâmın neresinde var?

Eğitimde ne yapacağız, diye toplanan Talibancılar, kadınların ve erkeklerin bir arada okumamaları kararına varmışlar. Reformları bu! Şimdilik. Arkası daha beter gelecek.

Kadınlar ve erkekler bir arada olmayacağı örneğini gösterebilir misiniz?

Camide kadınlar erkeklerle birlikte namaz kılıyor. Ne farkı var? Bırakın onu, hacca, umreye gidenler çok iyi bilirler; kadın ve erkek yan yana, arka arkaya namaza duruyor. (Ben şahidim!)

Bahane uydurmasınlar, zaruret demesinler... Onlar Kur''ân''ı, tefsirini; hadisleri, yorumlarını ne kadar okudularsa ben de o kadar okudum.

Ne anlatıyorum ki!... Anlamayacaklar. Farklı yoruma girerlerse, kendilerini dinden çıkmış sanacaklar. "Profesörlük" titrini almış, fıkıh dersi verenler bile, bir silahı, bir dağı, fî tarihli bir iki kitap okuduysa medreseyi bilebilen Taliban''ın ayağının türabı oluyorlar.

Mustafa Kemal''in döneminde birtakım arızaların olmadığını söyleyemeyiz. Tartışabilirsiniz. Ama unutmayın ki, zaferi kazandıran komutan odur. Ya İstiklal mücadelesini vermeseydik hâlimiz nice olurdu!

Mustafa Kemal İstiklal Harbi içinde, 1921''de, Ankara''da Maarif Kongresi''ni, 1923''te Lozan görüşmelerinin kesintisi arasında İzmir''de İktisat Kongresi''ni topladı. 1924''te, 30 Ağustos Başkumandanlık Meydan Muharebesi''nin 2. yılında Dumlupınar''da toplantı düzenledi. Bu üç faaliyette yaptığı konuşmaları bir arada okuyup, üzerinde düşündünüz mü?

Bu köşede, yeri geldi, üç faaliyette de yaptığı konuşmalardan örnekler verdim. Devleti yönetmeye talip olanlar bu konuşmaları okumalılar. (Ama uyduruk çevirisinden değil; aslından.) Devlet adamlığının, belâgatin, üslûbun ne olduğunu görecekler.

Dumlupınar''da yaptığı konuşmadan bir örnek vereceğim. Bir başka devlet adamımızın şu belâgatte nutkunu okuyan oldu mu acaba?

"Bir an önce cihanda büyük bir inhidam [çöküş] olacaktı. Ve beklediğimiz halâs [kurtuluş] güneşinin tulû edebilmesi [doğması] için bu inhidam lâzımdı. Zulmetler içinde bu inhidam vuku bulmalı idi. Hakikaten semanın karardığı bir dakikada Türk süngüleri düşman dolu o sırtlara hücum ettiler. Artık karşımda bir ordu, bir kuvvet kalmamıştı. Kâmilen mahvolmuş perişan bir bakiyetü''s-süyûf [kılıç artığı] kitlesi bulunuyordu. Kendilerinin dediği gibi pürhavf ve lerzân [titrek], bîşekil [şekilsiz] bir kitle, acayip bir halîta hâlinde firar için fürce [fırsat] arıyordu. Artık gecenin koyulaşan zulmeti neticeyi gözle görmek için güneşin tekrar Şark''tan tulûuna intizarı [beklemeyi] zarurî kılıyordu."

Burada Mustafa Kemal''in "Şark" göndermesine dikkatinizi çekerim.

Yazarın Diğer Yazıları