‘Müsait’ niye değişmedi?
Türk Dil Kurumu (TDK)’nun, sözlüğünde, “müsait” kelimesinin tanımını hâlâ değiştirmediğine dair haberler çıkıyor.
Yakın zamanda tartışıldı. TDK Başkanı, “İlim kurullarını toplarız ve bir karara varırız.” demişti. Demek ki ilim kurullarını toplamışlar, tartışmışlar ve değiştirilmemesine karar vermişler.
TDK sözlüklerinin geçmiş yıllarda meşrebe uygun hazırlandığını kabul etmek gerekir. Ancak bu meşrebe uygunluk ideolojik mana yüklenebilecek kelimelere münhasırdır.
TDK, hükümetle ilişkilendirilince, kurumun bütün faaliyetlerine şüpheyle bakılıyor. Sözlükler bile didik didik ediliyor, kendilerince “mugayir” kelimeler bulunuyor ve hemen yaygara koparılıyor.
“Müsait” kelimesinin ikinci anlamı, “Flört etmeye hazır olan, kolayca flört edebilen (kadın)” diye tarif edildiği için, “feminist” kafalılar itirazlarını yükselttiler ve hatta ilgili bakan Prof. Dr. Numan Kurtulmuş’a bile sordular. Allah’tan bu zatın akademik kariyeri var. “Tartışılır ve sonuca bağlanır.” mealinde bir iki lâf etti. Ya önceki mesûl bakan Bülent Arınç gibi, “Talimat verdim: Kürtçe-Türkçe sözlük hazırlayacaklar.” türünden konuşup “Talimat verdim ’müsait’i inceleyecekler ve kaldıracaklar.” diyerek ilmi, popülizme feda etseydi!
Argoda “müsait”le benzer anlamı olan “esnaf” kelimesinin bu anlamının da değiştirilmesinin istendiğini hatırlatayım.
Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin’den önceki TDK Başkanı Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın, Türk Yurdu dergisinin 332. sayısında (Nisan 2015) bir makale yazarak tartışılan “müsait” ve “esnaf” kelimelerinden hareketle sözlük çalışmaları üzerinde duruyor:
“... Haklı eleştiriler, söz-lüklerin yanlışsız ve olabildiğince eksiksiz yayımlanması-nı sağlar. Ancak bu iki sözle ilgili eleştirilerin hiçbir haklı yanı bulunmamaktadır. (...) Dillerin söz varlığı o dili konuşan toplumun kültürünün, yaşayış tarzının, dünya görüşünün, geleneklerinin, görenek-lerinin, inançlarının, mizah anlayışının vb.nin göstergesidir. Toplum değerleri dile yansır. Toplum hayatında ne varsa dilde de o vardır. Dilde var olan söz varlığı öğelerinin ise sözlü-ğe alınması, sözlükçülüğün temel ilkesidir. (...) Elbette bu söz varlığı içerisinde toplumun bir bölü-münün benimsemediği, kullanmadığı sözler de olacaktır. Alay yollu, mecaz, kaba, argo, halk dili, teklifsiz konuşma diye nitelenen bu sözlerin ve anlamlarının sözlükten ayıklanması, ayıklanmak istenmesi, çıkarılması doğru değildir. Bu sözlere bu anlamları yükleyen dilin konuşucularıdır. Zaman içerisinde müsait ve esnaf sözleri gerçek anlam-larının yanı sıra mecaz anlamlar kazanmış, halk dilinde ve teklifsiz konuşmada özel bir kullanım alanı edinmiştir.”
Çok önce, “Mevlid” (Vesîlatü’n-Necât) metnini asıl kaynağından okumuştum. Bir gazetenin ilâvesi olarak yüz binlerce dağıtılmıştı. Metinde, “hazırlık” veya “silâh” anlamına gelen, zamanımızda bu anlamlarda, argoda erkek tenasül uzvu kastedilen bir kelime geçiyordu. Telefon telefon üstüne... Herkese ayrı ayrı izah etmek zorunda kalmıştım. İlmî yayınlarda mecburen kullanılan, halka intikal ettiği zaman şaşırtan daha pek çok kelime vardır.
Re’ye sunuyorum: Atılsın mı?!