“…muş” gibi yapıyorlar, ama mutlu değiller

Aile içerisinde babayla evlatların birbirleriyle inatlaşması, babaya da evlatlara da fayda vermez, zarar verir.

Küskünlükler, kırgınlıklar araya girer, birbirleriyle anlaşma zorlaşır.

Sonunda da taraflar birbirlerine karşı samimi olarak yaklaşamazlar.

Bu durumda da her iki taraf; gönüllerin kırılmasına, aile birlikteliğinin zarar görmesine neden olmuş olur.

*

Anne üzülür…

Diğer kardeşler üzülür…

Eş dost üzülür…

Sonuç itibariyle huzursuzluk virüsü, aile içerisinde ailenin mutluluğunu mutsuzluğa dönüştürüverir.

*

Bir aile reisi, -her ne kadar bizde baba olsa da- anne, büyük evlatlar, her kimse o aile içerisinde, kendi ailesinin özelinde ailesinin reisliğini üstlenebilirler.

*

Bir aile reisi, aile bireylerinden herhangi birine:

“Bu aileden giden gitsin kalan bize yeter.” demeye başladığı an, o aile içerisinde:

Sıkıntıların…

Kırgınlığın…

Küskünlüğün…

Ve dahi uzun zaman pek de düzelmeyecek olan soğukluğun yaşanmasına neden olacağı kaçınılmazdır.

Oysa, bize bizim ailemiz “Ağlamayana meme verilmez” deyişini bize öğretmemiş miydi?

*

Onun içindir ki ailemizin vazgeçilmez evlatlarından olan doktorlarımız da ‘Can güvenlikleri tehlike altında oluşlarını ifade etmeleri ve durumlarının iyileştirilmesini isteyerek, aksi halde yurt dışına gitme ihtimalini göze alabileceklerini’ dile getirdiklerinden, -yani ağlamaları nedeniyle- seslerini yükseltince, aile reisi, doktor evlatlarını hiçe sayarak, “Olmasanız da olur.” noktasına getirildiler.

"Varsın giderlerse gitsinler. Biz de yeni yetişen hekimlerle, asistanlarla götürürüz" anlayışının, ülke sağlığı açısından pansuman çözüm dahi olmadığı nasıl görülmez bilemiyorum.

*

Güneş balçıkla sıvanamayacağı için ülke genelinde, hekim sayısı yetersizliği fark edilince de zorunlu olarak 65-72 yaş aralığındaki emekli hekimler, yeniden göreve çağırılmışlar.

*

Şaşırdım mı?

Hayır şaşırmadım.

Bu ihtimaller arasında böyle bir durum hep vardı zaten.

*

Üzgünüm…

Keşke aile reisi, evlatlarını önemsizleştiren ifadeler kullanılmamış olsaydı.

Dışarıda ne kadar iyi şartlar olursa olsun, -kendi adıma dışarıyı az çok bilen bir kişi olarak- insanların bir tarafı hep eksik olacaktır ve asla mutlu olamayacaklardır.

*

Ne var ki “Sen olmasan da olur.” anlayışının var olduğu bir ailede yaşamaya devam eden kişinin, kişiliğini olumsuz yönde etkileyeceği de bir gerçek.

*

Bu durumda; ‘Olan bireylere oluyormuş’ gibi görünse de aslında aileme, ülkeme oluyor ne oluyorsa!..

Onun içindir ki; “Yönetenler de yönetilenler de yerini, aile ve ülke birliğini hiçbir zaman göz ardı etmemeliler.” derim.

Çünkü içerideki bireylerimiz de dışarıya giden evlatlarımız da görebiliyorum ki bulundukları yerlerinde mutlu değiller ya, her iki taraf da mutlu olmadıkları halde, ‘… muş gibi’ yapıyorlar.

*

Üzüntü verici…

Sahiden de çok üzüntü verici!..

Yazarın Diğer Yazıları