Murat Ağırel yine yaptı yapacağını!
Murat Ağırel arkadaşımız kabına sığmaz. Mutlaka farklı bir şey yapar.
Dört duvar arasında biliyorsunuz. Sırf gerçekleri yazdığı için, yolsuzlukları yazdığı için, cemaatlerin nereye koştuğunu, din-para ilişkilerini yazdığı için içeride. İnsanlarımızı sarstı; düşünmeye, sandıkta hesap sorun demeye getirdi.
Bizim tür rejimlerde mutî insanlar itibardadır. İnkıyat edeceksin, boyun eğeceksin. Halkı aydınlatanlar hoş görülmez.
Murat hiç olmayacak bir bahaneyle içeri atıldı. Bu ay duruşması var. Çıkması gerekiyor. İthamlar asılsız. Niye yolsuzlukları açıkladın, niye cemaatlerin devlet içinde devlet olmalarına el attın diye suçlayamazlardı elbette. Herkesin bildiğini, herkesin yazdığını, herkesin konuştuğunu ucundan tivitledi diye tutuklandı.
Murat müthiş bir gazeteciliğe imza attı. Kendisi içerideyken, dışarıdaki avukatlarıyla bir röportaj yaptı ve bu röportaj önceki gün gazetemizde ve internet sitemizde yayınlandı. Gazetecilik tarihine geçecek bir farklılık.
İki avukatıyla konuştu. Biri Celal Ülgen. Ergenekon, Balyoz kumpaslarından bilirsiniz. Diğeri Av. Dr. M. Ruşen Gültekin. Ekranlarda sık gördüğünüz bir isim.
Murat, C. Ülgen'e kendi iddianamesi için "İddianameyi genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz." diye soruyor. C. Ülgen'in cevabı net:
"50 sayfalık iddianame klasik formatına uydurulmuş fakat hukuksal gereksinimler ötelenmiş içi boş bir iddianame olarak değerlendiriyorum. Yasa maddeleri bir tarafa bırakılmış CMK'nın savcılara yüklediği temel görevlerden biri olarak lehe ve aleyhe olan delillerin birlikte toplanması hususu göz ardı edilmiş salt aleyhe olan deliller değerlendirme kapsamına alınmış ve sübjektif, tek yönlü bir iddianame olmuş."
Av. M. Ruşen Gültekin de "Ben aslında iddianamenin CMK'ya göre unsurlarına göre hazırlanmış bir iddianame olduğunu düşünmüyorum. Üzülerek söylüyorum ki, bu 'şey' iddianame değil." diyor.
Bu mülâkatta önemli bir husus karşımıza çıkıyor... Murat Ağırel "(tutukluluğu için) MİT Kanununun 27/3-1 maddesine dayanıldığı halde iddianame tanzim edildiğinde aniden TCK 329. Madde ile karşılaştık. Bunu nasıl okumak gerekir?" diye soruyor. C. Ülgen'in yorumu:
"Bilindiği gibi MİT kanunu 27/3-1 maddesinin ihlali yolundaki suçlar Ağır Ceza mahkemesinde değil Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanması gereken suçlardandır. Bu açıdan Asliye Ceza Mahkemeleri ağır Ceza Mahkemelerine göre daha az kontrol edilebilir mahkemeler. Ayrıca MİT Kanunu CMK'da tutuklamayı gerektiren suçlar arasında yer almamaktadır. İşin içine TCK 329. Madde girince hem Mahkeme Asliye Cezadan Ağır Cezaya taşınmış oldu ve hem de tutuklu sürelerin daha uzaması sağlanmış oldu."
Oyun içinde oyun!
Suçlamaların mahiyetinin değiştirilmek istenmesi, "Kızılmilyarder" Osman Kavala'nın tutukluluğunun sürdürülmesi için "icat edilen" suçlamaları andırıyor. Bir el, Murat Ağırel ve diğer gazetecilerin üzerinde. Muhakkak içeride kalmaları isteniyor. Ve burada şu soruyu sormak gerekiyor: Gazeteciler içeride kalırsa, içeride tutmak isteyenler -ister istemez hükûmet edenler akla geliyor- ne kazanacaklar?
Bir düşünsünler bakalım.
Murat selâm!