'Müdahaleler ve Darbeler'
Atatürk Araştırma Merkezi, "19. Yüzyıldan Günümüze Türkiye'de İktidara Müdahaleler ve Darbeler Uluslararası Sempozyumu Bildiriler Kitabı"nı iki cilt hâlinde yayınladı.
Sempozyumu, Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı ve Bozok Üniversitesi Rektörlüğü birlikte, 21-23 Mart 2018 tarihleri arasında, Yozgat'ta düzenlemişti.
Gelişmiş ülkeler darbeler defterini kapattı. 1968'de Batı'da başlayan gençlik hareketleri bir süre sonra duruldu ama, bizde masum talepleri aştı, bir başka mecraya döküldü. Üniversite gençliği dıştan gelen ideolojilere ve bu ideolojileri, kendi ülke çıkarları için vasıta yapanlara "köle" oldular. "Üniversite gençliği" derken, hepsini katmayalım, "Türkiye nereye götürülmek isteniyor? Bu gençliğin eline silahı kim veriyor?" diyenler, tehlikeyi hemen fark ettiler ve tavırlarını koydular. Koydular ama, darbeler de peşi sıra geldi. 12 Mart 1971 Müdahalesi; yetmedi, 12 Eylül 1980 Darbesi. Çok can yandı, hayatlar söndü. Yine yetmedi, 28 Şubat 1997 Örtülü Darbesi geldi. ("Postmodern" falan diyorlar, ama "postmodern"in manasını hiç düşünmeden, çeşit olsun diye, kullanıyorlar. Yanlış.) Ardından 27 Nisan 2007 e-muhtırası yayınlandı.
Bu defa, 15 Temmuz 2016'da, en kanlı darbeye maruz kaldık. Bir cemaat, öyle bir harekete girişti ki, insanın havsalası almıyor.
1968 deyince peşinden gelen darbeleri sıraladık... Cumhuriyet Dönemi'nin ilk darbesi, 27 Mayıs 1960 Darbesi'dir. Ardından 28 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963 teşebbüslerini saymaya gerek var mı, diyecektim ama bu teşebbüsler iki askeri idam sehpasına götürdü: Talat Aydemir ve Fethi Gürcan.
Peki, yeni bir rejim getiren 16 Nisan 2017 Referandumu'nu nasıl görmeliyiz? Lütfen halkın iradesi tecellî etti, demeyelim. Çok beylik bir söz. Oylamalarda nelerin yaşandığı hepimizin hafızasında. "Cumhurbaşkanlığı Hükûmet sistemi" adını verdikleri, hadi "ucube" demeyim kızarlar şimdi, "tuhaf" rejim ne getirdi? İrade tamamen Saray'da. Daha ötesini söylemeyeyim!
Bu rejim türü de bir başka sempozyumun konusu olmalı bence. "Oylamalı darbe"mi dersiniz, ne dersiniz bilmiyorum. Tabiî, böyle bir sempozyumu düzenleyebilecek bir kuruluş, bir üniversite çıkar mı? Benim ki de soru mu! Çık(a)maz!
Sorumuz ve cevabımız 16 Nisan 2017 Referandumu'nun ne "olduğunu" ve ne "olmadığını" ortaya koyar.
Sempozyum kitabının tanıtma yazısında şu cümle dikkatimi çekti: "20. yüzyılın başlarında gerçekleştirilen 31 Mart askeri müdahalesi Devletin yıkılma sürecini başlatmış, Babıali hükümet darbesi ise bu süreci hızlandırmıştır."
Sempozyumlar indî değil, ilmîdir... Tanıtmada böyle bir hüküm cümlesi kullanılması yanlıştır. Bırakın ilim adalarımız delillerini ortaya koysunlar, cevabını versinler.
Atatürk Araştırma Merkezi'nin Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan, o dönemleri en iyi tahlil edecek ilim adamlarımızdandır. Herhâlde tanıtma metnini görmedi.
"31 Mart" (Milâdî: 13 Nisan 1909)" dediği, İttihat ve Terakkî'nin söz sahibi olmasına alaylı subayların isyanını Selanik'ten gelen Hareket Ordusu'nun bastırması, Abdülhamit'in tahttan indirilmesi.
"Babıali hükümet darbesi" (23 Ocak 1913) ise Enver Bey'in Bâbıâlı diye anılan Sadrazamlık binasını (şimdiki İstanbul Valiliği) basıp Sadrazam Kıbrıslı Kâmil Paşa'dan istifa mektubu alması. İttihat ve Terakkî'nin iktidarını pekiştirmesi. (Devam edeceğiz.)