Moody's'in sessizliği hayra alamet değil!
Kredi derecelendirme kuruluşu Moody's 4 Aralıkta Türkiye ile ilgili kredi notu değerlendirmesi yapmadı. Ancak bu durum Türkiye'de işlerin iyiye gittiğini göstermiyor. Kuruluş, daha önce de takviminde yer alan 5 Haziran tarihinde Türkiye'nin kredi notu ve görünümüne dair açıklama yapmamış ancak 11 Eylül'de açıklama programına bağlı kalmaksızın Türkiye'nin kredi notunu 'B1'den 'B2'ye düşürmüş ve not görünümünü de 'negatif' olarak bırakmıştı.
Bu işin sakıncası ise şurada, kredi notunun negatifte kalması büyük ihtimalle yeni not indirimlerine kapı açacak.
Zaten yatırım yapılabilir seviyenin 5 kademe altındaki B2 notu, Türkiye'nin tarihinde gördüğü en düşük seviye. Hatta 2001 krizi sırasında bile bu not seviyesi görülmemişti. Bu not seviyesinde Türkiye'ye kimler eşlik ediyor, bakın sayalım: Uganda, Tanzanya, Etiyopya ve Kenya...Süperler Ligi… Fakirlik ve yolsuzlukta tabi ki…
Peki bu not aşağı inince ne oluyor? Türkiye'ye fabrika kurmak için ya da hisse senedi-tahvil almak için gelecek dış yatırımcı gelmekten vazgeçiyor. Ülkeye döviz girmeyince kur yükseliyor, böylece imalat sanayimiz dışa bağlı olduğu için pahalı ürünler üretmeye başlıyor. Girdi maliyeti kurla yukarı çıkınca enflasyon artıyor. Bu da halkı fakirleştirip, Lira'ya değer kaybettiriyor ve kurun tekrar artması için bir sarmal oluşturuyor.
İş sadece bununla da kalmıyor. Fabrika kurmak için yatırım gelmeyince işsizlik de artmaya başlıyor. Nereden bakarsanız tam bir felaket…
Moody's, FITCH, S&P gibi kurumların notumuzu artırması için ne yapmamız gerek? Şöyle söyleyelim: An itibari ile hükümet ne yapıyorsa tam tersini. Demek istediğimi biraz daha somutlaştırayım:
1-Dış politikada sorunlar olabilir ama bu durum ilgili ülkenin liderine hakaret ederek çözülmez. Haklı olmak başka bir konu, haklı iken haksız duruma düşmek başka bir konudur. Dış politikada Körfez bölgesi, Avrupa ve Amerika derken kavga etmediğimiz bir ülke kaldı mı? Ve bunun tek gerekçesi "Öfkenin bir iletişim dili olarak seçilerek sosyo-kültürel düzeyi düşük seçmen gruplarına mesaj verilmesi" Ancak içeride oy toplamak için yapılan bu iş, halkımızın uzun vadeli çıkarları ile çelişmektedir.
Bu anlattıklarımın doğru olduğunu size ispat edeyim mi? Alın bakın Alman otomobil üreticisi Volkswagen'in üst yöneticisi (CEO) Herbert Diess, Türkiye'de kurulması planlanan fabrika projesinden vazgeçme nedenlerinden birisinin ülkedeki siyasi durum olduğunu ilk defa itiraf etti. Peki bize neye patladı bu iş? 1 milyar Avro direkt yatırım, 4 bin kişilik istihdam, 300 bir araç üretim kapasitesine sahip bir tesis…. Volkswagen için çalışacak tedarikçi Türk firmalarının istihdam, ihracat, devlete ödeyeceği vergi kayıplarını saymıyorum bile…
Kredi notu nasıl artar diye konuşuyorduk değil mi?
Hükümet demokrasi diyor, TV'lere ceza kesiyor, gazetecileri mahkemeye veriyor sonra da ekonomiye yatırımcılar güvensin diyor. Bu mümkün değil. Güven olmayınca Türkiye'ye yatırımcı gelmiyor dedik.
2-Ekonomide fiyat artışı yani enflasyonun iki nedeni var: Tarımsal üretimin düşmesi ve dışa bağlı imalat sanayi. Peki bu ikisini düzeltecek reformlar yapıldı mı? Hayır. O zaman başımıza gelen/gelecek olan şu: İthalat ihracattan daha fazla artarak zaten eksiye dönmüş rezervleri çok daha kötü bir hale getirecek.
Moody's Eylül ayında notu düşürdüğünde dış ticaret açığı -37 milyar dolardı. Kasım ayına geldiğimizde -45 milyar dolar oldu. Merkez Bankası rezervlerine baktığımızda Eylül ayında -39 milyar dolardı şimdi -54 milyar dolar. Zaten bu tablo iyiye gitseydi 4 Aralık'ta not görünümü pozitife çekilirdi. O zaman Moody's sessiz kalarak bozulan bu tablo karşısında Eylül ayında şu söylediklerinin arkasında olduğunu bir kez daha göstermiş oldu:
1- Türkiye'nin dış kırılganlıklarının bir ödemeler dengesi kriziyle sonuçlanması olasılığı artıyor.
2- Türkiye'nin kredi görünümüne dair riskler artarken, ülkenin kurumları sorunların etkili bir şekilde çözümü konusunda gönülsüz ya da aciz görünüyor.
3- Yıllardır Türkiye'nin bir güç kaynağı olan mali tamponları tükeniyor.
İşin sonu belli, kur artacak, not düşecek, yine dış güçler nutukları atılacak, bütçeden aslan payını tefeciler ve yandaşlar götürecek, faturayı yine vatandaş ödeyecek…