Mine Hanım'ın yanılgısı: Sapla saman, Fethullah'la Turan!

Turancılığa asıl kimlerin niçin karşı oldukları bilindiği hâlde, birileri eski ideolojik körlüklerinden "Turancılığa" laf ederler. Turancılığa Türklerin büyümesini, yakınlaşmasını, birbirlerini desteklemesini istemeyenler karşı olabilir. Geçmişte Sovyetler Birliği yöneticileri karşı gelir(di). Çünkü onlar Sovyetler''i Türk toprakları (Batı Türkistan) üzerinde kurmuşlardı. Rahmetli hocam Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, Genel Türk Tarihi dersinde, daha Sovyetler dağılmamıştı, haritada göstererek Türk devletlerinin bir gün bağımsızlığa kavuşacaklarından söz etmiş, birleşilmezler, dayanışılır, demişti.

Yine hatırlatıyorum: Özbekistan''da Turan Teşkilatı derneğini kuran Cihangir Muhammed''le yaptığım röportaj girilip okurabilir. Cihangir Muhammed Sovyetlerin tavrını, bizzat yaşadıklarında hareketle anlatmıştır.

Cumhuriyet gazetesinde Mine Kırıkkanat, "Büyük Turan''dan CIA''sal İslamcılığa" başlıklı yazısında, "FETÖ''nün esin kaynağı" ara başlığı altında Turancılıkla Fethullahcılık arasında bağ kurmaya kalkıştı. "Beş Türk''ün öyküsünde hiç beklemediğim bir bilgiye ulaşarak Fethullah Gülen ''ekolü''nün ''temellerine'' daldım!" diyor.

Turancılık idealiyle Orta Asya''ya gönderilen beş Türkten biri olan akrabasının da kemiklerini sızlattı. Yine akrabası olan "Turancı" parti başkanına açıp sorsaydı, neyin ne olduğunu anlardı.

Mine Hanım, arada Enver Paşa''yı da harcıyor. "Enver Paşa ve Dönemi" kitabımızı okusaydı, hem Turancılığın ne olduğunu öğrenir, hem Enver Paşa''nın asıl neyin peşinde olduğunu...

Adil Hikmet''in "Asya''da Beş Türk" başlıklı hatıralarını yayınlayan Dr. Yusuf Gedikli (Enver Paşa üzerine de ayrıntılı çalışmaları var), bana gönderdiği mektupta Mine Kırıkkanat''ın yanılgı ve yanlışlıklarını bir bir ortaya koyuyor:

***

Sayın Dr. Arslan Tekin;

Sayın Mine Kırıkkanat''ın 11 Eylül 2022 Pazar günü Cumhuriyet''te yazdığı "Büyük Turan''dan CIA''sal İslamcılığa" başlıklı yazı, konu üzerinde çalışan biri olmam dolayısıyla beni de ilgilendirmektedir. Çünkü beş Türk''ten birisi olan Adil Hikmet Bey''in anılarını Asya''da Beş Türk adıyla ben yayımladım. Bu anılar 1928 yılında Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilmişti. Anıları Arap alfabesinden, dilini hiç değiştirmeden Latin harflerine aktardım ve yayımladım (İlk baskı 1988, 575 s. / 7. baskı 2021, 508 s. Ötüken Neşriyat).

Türkistan''a giden gruptaki beş Türk şunlardır. Hacı Selim Sami, Emrullah (Barkan), Adil Hikmet Bey, ailesi sonradan Tüzemen soyadını aldı, İbrahim (Haklıer) ve Hüseyin Bey.

Ayrıca beş Türk''ten birkaç ay evvel (16 Şubat 1914) Kaşgar''a öğretmen olarak gönderilen Ahmet Kemal İlkul''un üç anı kitabını da birleştirerek 1997 yılında yayımladım (İlk baskı 1997, 446 s. İkinci baskı 1999, aynen; Ötüken Neşriyat). Üç kitabın ilki Çin - Türkistan Hatıraları (İzmir 1925, eski harflerle), ikincisi Şanghay Hatıraları (1939), üçüncüsü Türkistan ve Çin Yollarında Unutulmayan Hatıralar''dır; 1955).

Dolayısıyla bu konu hakkında birkaç söz etmeye, bazı bilgiler vermeye ve bazı düzeltmeler yapmaya hakkım vardır. Maksadım birinin yanlışlarını bulmak değil, sadece doğruların bilinmesini sağlamaktır.

Asya''da Beş Türk kitabını yayına hazırlarken Sayın Kırıkkanat''ın eniştesi Tanaydın Barkan Beyle ve muhterem hanımıyla görüşmüş, onlardan bazı bilgiler ve resimler edinmiştim. Hatta bana Mine Hanımın Gülün Öteki Adı - Katar Şövalyeleri adlı kitabını veremedikleri için hayli üzülmüşlerdi (O anda evlerinde yoktu). Yazık ki ben de Adil Hikmet Beyin kitabını yayımladıktan sonra onlara vermedim. Verseydim, Mine Hanım herhâlde yanlışlara düşmezdi.

Sayın Kırıkkanat, Cemal Kutay''ın Anavatanda Son Beş Osmanlı Türkü adlı kitabından bahsederek konuya giriyor. Cemal Kutay''ın kitabı Tarih Konuşuyor Serisinden çıkmıştır. Küçük boy olup 318 sayfadır (İstanbul, 1962).

Kutay kitabını Asya''ya gönderilen beş Türk''ün başı olan Hacı Selim Sami''nin hatıralarından yararlanarak yazmıştır. Bu hatıralar Afganistan''da yazılmıştır (Kutay, s. 104). Hatıraları nasıl elde ettiğinden bahsetmez. Muhtemelen Selim Sami''nin ağabeyisi Eşref Sencer Kuşçubaşı''ndan almıştır. Kutay kitabını yer yer başka bilgilerle ve kurgularla süslemiştir.

Selim Sami bilindiği üzere 1927 yılında Yunan adalarından Kuşadası''na çıkmış, 26 Ağustos 1927 tarihinde Madran dağında jandarmayla girdiği çatışmada ölmüştür (24 ve 27 Ağustos tarihleri de verilir). Bu bilgileri verdikten sonra şu noktaları düzeltebiliriz:

1. Selim Sami subay değildir. Kuleli''de okurken ayrılmıştır (Kutay, s. 25). Tabiri caizse komitacı veya çetecidir.

2. Selim Sami''nin başbuğ unvanı yoktur.

3. Selim Sami ve arkadaşları 22 Temmuz 1914''te Bombay''a gitmek üzere İzmir''den Karadeniz vapuruna binerek yolculuklarına başlamışlardır. 15 Eylül 1914 de Peşaver''dedirler (Pakistan). 15 Kasım 1914''te Doğu Türkistan''ın Yenihisar kasabasına ayak basmışlar, birkaç gün sonra Kaşgar''a varmışlardır.

4. Beş Türk, Kaşgar''a 1 yıl sonra varmamıştır. 1914''ün Kasım ortasından hemen sonra varmıştır. Yani İzmir''den çıkışlarından yaklaşık 4 ay sonra Kaşgar''dadırlar.

5. Kaşgar''da okul açan Rodoslu Ahmet Kemal Habibzade (İlkul), oraya 1914''ten birkaç yıl önce gitmemiştir. Sadece birkaç ay önce 16 Şubat 1914''te oraya gitmek için İstanbul''dan vapura binmiş, Odesa''da inmiş, tren ve kara yoluyla 14 Mart 1914''te Artuş (Kaşgar''a) varmıştır. Yani Selim Sami ve arkadaşları Kasım 1914''te Kaşgar''a vardıkları zaman Ahmet Kemal orada ancak sekiz aydan beri (14 Mart 1914)''ten) bulunuyordu.

6. Ahmet Kemal''in orada kurduğu okul "Birleşmiş Türkler mektepleri" değildir. İttihad-ı darülmuallimîndir, yani "Birlik öğretmen okulu"dur.

7. Bahaeddin Bay (Bey değil), Türkistan''a birkaç yıl önce gelmemiştir. Zaten oralıdır, fabrikatördür.

8. Yeşil Kuşak, 1950''lerde düşünülüp uygulamaya konulan, sonraki yıllarda da devam eden siyasi bir proje ve plandır. Bu konuyla zaman ve konu bakımından ilişkilendirilemez. Elmalarla armutları karıştırmamak gerek.

9. Teşkilat-ı Mahsusa resmi bir kuruluş değildir. Bugünkü deyimle özel teşkilat anlamında gayrı resmi bir kuruluştur. İlkin İkinci Balkan savaşı ve Garbi Trakya Hükümet-i Muvakkatesi zamanında (31 Ağustos - 25 Ekim 1913) kurulmuş, Trakya''da yararlı hizmetlerde bulunmuştur.

10. Hacı Sami''nin ağabeyi olan Eşref Sencer Kuşçubaşı, Teşkilat-ı Mahsusa reisi değildir. Maalesef birçok yerde Eşref Sencer Beyin Teşkilat-ı Mahsusa reisi olduğu tekrarlanmıştır. İlhami Soysal 150''likler kitabında bu yanlışa parmak basmıştır.

11. Gayrı resmi Teşkilat-ı Mahsusa ile resmi Teşkilat-ı Mahsusa''yı karıştırmamak gerekir. Gayrı resmi Teşkilat-ı Mahsusa''da Eşref ve Sami Beyler önemli roller oynamışlardır. 1914''te kurulan, halk arasında Teşkilat-ı Mahsusa denilen birimin resmi adı Umur-ı Şarkıye''dir (Şark işleri). Resmi Umur-ı Şarkıye birimini Enver Paşa kurmuştur. Umur-ı Şarkıye''nın (halk arasında Teşkilat-ı Mahsusa) kurucu başkanı Süleyman Askeri''dir. Irak''ta İngilizler karşısında başarısız olunca 14 Nisan 1915''te intihar etmiş, yerini Tunuslu Ali Başhanbe almıştır. Başhanbe 30 Ekim 1918''de ölmüştür. Ali Başhanbe''den sonra teşkilatı tasfiye işi Albay Hüsamettin Ertürk''e verilmiştir.

12. Hacı Sami ve ağabeyi Eşref Sencer Kuşçubaşı 150''liklerdendir. Cemal Kutay''ın birçok yerde yazdığı "Fevzi Çakmak, Eşref Beyi 150''likler listesinden çıkarttı" bilgisi yanlıştır. Eşref Bey listeye girmiş, 15 yıl Girit''te yaşamış, 29 Haziran 1938''de çıkan afla yurduna dönmüştür. 150''liklerden dönmeyenler de vardır.

13. Eşref ve Sami Beylerin 150''likler listesine girmesinin sebebi Eşref Beyin kimi faaliyetleridir. Eşref Bey, Çerkez Ethem''in Yunanlılara sığınmasından sonra onunla beraber çalışmıştı. Bu konuda İzmir''den gelen bir mektup Anadolu''da Yenigün gazetesinde yayımlanmış ve Eşref Beyin adı orada yer almıştır. 4 Mart 1337 (1921; gazetede yanlışlıkla 1920 yazılmıştır) tarihli Anadolu''da Yenigün gazetesinin 2. sayfasında "Edhem İzmir''de - Muhabir-i mahsusamızdan gelen şayan-ı dikkat tafsilat" denildikten sonra, "İzmir. Muhabir-i mahsusamız 11 Şubat tarihiyle bize atideki şayan-ı dikkat mektubunu gönderiyor" denilmekte, haberin devamında Edhem, Tevfik ve Reşit''le beraber Kuşçubaşıoğlu Eşref''ten söz edilmekte, grubun arabayla şehirde dolaştığı belirtilmektedir. Bu kaynağa İlhami Soysal''ın 150''likler eserindeki bir kayıttan ulaştık ve bizzat gazeteyi bulup haberi okuduk (İlhami Soysal, 150''likler, 2. baskı, Gür y., İstanbul, Mart 1985, 146. s., 1. baskıda da aynı sayfadadır).

Eşref Beyin bu durumu olmasaydı, Selim Sami 150''likler listesine girmeyecekti. Daha önce Türkiye''ye yine bu durumdan dolayı sokulmamıştı. Kısaca ağabeyisinin fiillerinden dolayı Sami Bey de 150''likler listesine girmiş, bu durum onu Cumhuriyet rejimine ve Atatürk''e karşı kinlendirmiştir. Sonra bilinen olaylar meydana gelmiş, hayatını kaybetmiştir.

Özetle Mine Hanım böyle alakasız olayları birbiriyle ilişkilendirmeden önce doğru bilgi sahibi olmalıdır. Doğru bilgi veren kaynaklar mevcuttur. Adil Hikmet Bey''in kitabı bunlardan biridir. Bu kitabın başında ve sonunda yer verdiğimiz biyografiler ve kronoloji, duruma ışık tutmaktadır. Sayın yazar bunları okusa daha doğru, isabetli tahlillere ve yargılara varır. (Dr. Yusuf GEDİKLİ).

Yazarın Diğer Yazıları