Milleti kim tahrik ediyor?
PKK’nın milletvekili seçtirdiği Sırrı Süreyya diye biri İstanbul Zeytinburnu’na gitmiş, güya insanları yatıştıracak... Halkların kardeşliğinden bahsediyor.
Onun oraya gitmesi tahrik zaten!
Halkların kardeşliği yok... Bir halk var ve hepsi zaten kardeş.
Sen PKK kontenjanından milletvekili ol ve komünistliğinle övün, çık millete akıl ver!
PKK’nın “gayriresmî sözcüsü” Radikal’de de, döktürüyor. Bir türlü “PKK silâhı bıraksın!” diyemiyor.
Araya girecek en son kişi sensin Sırrı Süreyya! Hatta sonuncu bile değil, “0”sın.
Allah sizi inandırsın, PKK’lıların saldırısına mahallelinin cevabı sert olunca, yarın PKK destekçileri (Basın-yayın organlarının yüzde 80’ine hâkimler), PKK’lıların tahriklerinden, zararlarından, saldırılarından bahsetmeyecek, onları kovalayanları tahrikçi ilân edecektir, dedim. Aynen çıktı.
Fırsatçılar olmaz mı? Vardır. Ama bütün halkı suçlayamazsınız. İnsanların ta burasına geldi!
PKK’lılar İstanbul’da belli semtlerde saldırırlardı. Zeytinburnu’nda görünmezlerdi... Göründükleri an Zeytinburnu sakinleri müdahale ettiler.
Olacağı budur... Hükûmet tedbirini almazsa halk tedbirini alır. Birileri de araya karışır ama bütün halkı kışkırtıcı ilân ederseniz, siz asıl kışkırtıcı ve siz asıl yıkıcı ve siz asıl bölücüsünüz.
Bir sorun bakalım mahalleliye neden öfkeniz kabardı ve neden kaç gündür öfkeniz dinmiyor?
PKK’ya müdahale edenlerin arasında hapçılar da olur, başka suç potansiyeli yüksek insanlar da... Bunlar vicdanlarını rahatlatmak için kendilerini kaptırır giderler. Halkla bu tipleri nasıl ayıracaksınız?
***
Facebook’ta eyleme çağırıyorlarmış... Herkes yapar bunu...
PKK’lıya eylem serbest, polisin aciz kaldığı yerde halkın kendisini koruması ise suç... Evlerini mi yaksınlar, arabalarını mı, dükkânlarını mı ateşe versinler... İnsanları tedirgin, huzursuz mu etsinler?
Çok önceleri yazdık... Bunlara elini versen kolunu kaptırırsın... İşte olanlar.
Sırrı Süreyya PKK’lıları karşısına alıp: “Saldırmayın arkadaş! Halk tedirgin oluyor, kendi tedbirini kendisi almak zorunda kalıyor.” demiyor, daha tahrik edici konuşuyor, “halklar” dan bahsediyor.
Televizyon kanalları PKK kontenjanından milletvekili seçilen, komünistliğiyle övünen ve PKK’nın yayın organı gibi çıkan Radikal’in yazarını “halkı sağduyuya çağırdı” diye “masum” göstertiyorlar. Ve o “masum” gösterilirken, onu seçtirenlerin militanları yine Mardin Ömerli’de iki astsubayımızı ve bir uzman çavuşumuzu şehit ediyor. Halkımız öfkelenmesin de kim öfkelensin!
***
12 Eylül öncesindeydi. Ankara’da fakülteyi bitirip İstanbul’a gelmiştim. Doktora için çalışıyordum... Ortalık tozduman... Ve ben İstanbul Ülkü Ocakları Başkanıyla beraberim. Başkan rahmetli Mehmet Gül’dü (O bildiğiniz Mehmet Gül). Mehmet dalyan gibi, yakışıklı... Hukuk Fakültesinde bir solcu kız da Mehmet’in peşinde... Abayı yakmış. Her fırsatta yanına gelip konuşuyor. Bir gün Mehmet’e çıkışmış... Siz kavga ediyorsunuz, diye... Herhâlde o gün birkaç solcu dayak yemişti.
Ertesi gün solcular saldırmıştı. Yine kız Mehmet Gül’ün yanında bitiyor... Mehmet: “Dün bize kızıyordun... Bak işte solcular da saldırdı, sen de gördün.” diyor.
Kızın verdiği cevap aklı durduracak cinsten:
“İyi ama bugün devrimcilerin eylem günü!”
Söz aynen vakidir ve rahmetli gelip sıcağı sıcağına bize anlatmıştır.
Mazeret aradıktan sonra aklın yeri yoktur.
PKK’ya da bugün mazeret aramak için aklın yeri yok.
***
Halkın sabrı kalmadı. Bu saldırılar durdurulmalıdır.
Bulanık suda balık avlamak için vasat son derece müsait... Her an büyük olaylar olabilir. Canı yanan halkı galeyana getirecek öyle inandırıcı bahaneler bulunur ki, olayların arkasını, tanklarla gelseniz, durduramazsınız.
Meselenin kökü derinde; asıl “eylem” yapanlar belli... Devlet onları tepelemelidir. Devlet gereğini yaptıktan sonra kimse ortaya çıkmaz.