MHP’yi kim yönetiyor?!
Geçen hafta bir günlüğüne Ankara’ya uğradım, duyduklarım akıl alacak gibi değil; “görevlendirilmiş” biri, MHP yönetiminin en tepesindekinin en muteber kişisiymiş!.. Bu “görevlendirme” sözünü uzun zamandır duyardım ama yakıştıramazdım. En son konuşacaklar bile söylüyorsa, bu “görevlendirme”yi ciddiye almak gerekiyor.
Biliyorsunuz, “en tepe”, 4 Kasım 2012 büyük kongresinden önce “temiz kâğıdı” aldı. Böyle bir “temiz kâğıdı” almak bile insanı şüpheye düşürür. “Vekil” tayin ettiği kişi için “görevlendirme” söylentisi âfâkı sarmış. O da mı “temiz kâğıdı” isteyecek?!
***
“İkili klik” bildiğini okuyor... Sen misin muhalif! Başı urula! Görevden almalar devam ediyor.
MHP’nin için için neden kaynadığını hesap edemeyenler, kendilerini yenilemeyenler, halkın gerisinde kalanlar gitmeyi bilmez, yerlerini dinamik kadrolara bırakmazlarsa söyleyecekleri tek söz kalır: Huzursuzluk çıkarıyorlar.
“En tepe”ye muhalif olanlar neden huzursuzluk çıkarsınlar ki... Atılgan, çözümleyici olmayı istemek neden huzursuzluk olsun!
Bu mantık yanlış. Hem de nasıl!.. MHP’yi tepe aşağı götürür. Size bir misal vereyim... 4 Kasım öncesi, MHP’de büyük bir hareketlilik vardı. Halkın dikkati MHP üzerindeydi. 10 genel başkan adayı birden çıkmıştı. Bu dinamizm değil de nedir! O sıra yapılan kamuoyu yoklamaları dikkatinizi çekti mi? MHP’nin oyları yüzde 12’nin üzerine çıkmazken, yüzde 16’yı bulmuştu.
MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman: “MHP’yi yerel seçimlerde başarısız kılmak ve ardından da başarısızlığın üzerinden MHP içerisinde huzursuzluk çıkararak siyasî ikbâl planlarını açık etmekten çekinmeyen kişilerle bir yerel seçim çalışması yürütülmesinin mümkün olmadığı ortadadır” buyurmuş!
Böyle bir açıklamanın nasıl ucuz hesaplar olduğunu söylemek bile insanı utandırır. Halk, MHP Genel Merkezi’nin çok çok önünde...
4 Kasım öncesi, İ. Büyükataman’ın milletvekili çıktığı Bursa’ya gitmiştim. İnsanların ne beklediklerini gördüm; “en tepe”den ve ekibinden umudunu nasıl kestiğini gördüm... Halkı küstürerek mi seçim alacaksınız!
Görevden almalar, mevcut görevde olan illerin de elini kolunu bağlar; her adımı kontrollü atmak mecburiyeti hissedecekler, dolayısıyla seçim çalışmaları yapamayacaklar. İlleri görevden alacağına, önlerini açsaydın başarılı olup olmadıklarını görseydin, başarısız olduklarında görevden alsaydın...
Merak ettim, araştırdım: Görevden alınan il başkanları kendilerine “Şefkat Çetin-Devlet Bahçeli” ikilisinin imzasıyla “Görevden alındınız.” yazısı ulaştığında ne yapıyorlardı? Şaşıracaksınız... Parti çalışması yapıyorlarmış. Kimi istişare toplantısındaymış, kimi halkla görüşmede, kimi önlerine raporları, dosyaları açmışlar, mahallî seçime kadar nasıl strateji uygulayacaklarına dair plan hazırlıyorlarmış.
***
MHP’nin tepe kliğinde bahane çok. Bu ikili nasıl karar alıyor? Başkanlık Divanı’na danışıyor, istişare ediyor mu? Grup başkan vekilleri tecrübeli insanlar... Meselâ Oktay Vural, her gün ekranda, Hiç huzursuzluk duymuyor mu? “Ya Başkan, aldın yanına cellâdı, arkadaşlarımızı kesip biçiyorsun. Ben halkın karşısına çıkıyorum. Bana demezler mi ne yüzle konuşuyorsun? ’Partindeki kıyımlara ses çıkaramayanların konuşmaya hakkı var mı?’diye sormazlar mı? Konuşmamın ne ciddiyeti kalır” demiyor mu?
Mehmet Şandır Bey, en eskilerden... Teşkilâtçılığı bilir, “Bu işte bir yanlışlık var” demiyor mu?
Peki, Celal Adan? Genel Başkan yardımcısı... MHP’ye gelmeden önce, DYP’den milletvekili ve genel başkan yardımcısı oldu. DYP gemisini en son terk edenlerden... O tecrübesini neden aktarmıyor? Diyemez mi: “Başkanım! Hata üstüne hata ediyoruz. DYP’nin nasıl eriyip buharlaştığını bire bir yaşadım. Parti kişiye bağlı değildir. Bir aday çıktı, iller onu destekledi diye enâniyetinize teslim olmayın. Yaptığınız nereden baksanız kendinizi düşünmektir, partiyi ufalamaktır. Parti ufalanırsa, siz de kalmazsınız!”
Ve diğer yöneticiler... Neredesiniz?