MHP Genel Merkezi için halk arasında ne konuşuluyor?
MHP Genel Merkezi’nde “delege avcılığı” katları var... Halk, kendi aralarında konuşurken, 11. kat, 9. kat, 7. kat diye tarif ediyor. Genel Başkan’ın olduğu katın kaçıncı olduğunu, konuşulmadığı için bilmiyorum.
Şaşıracaksınız ama, ben hiç Genel Başkan’ın olduğu kata çıkmadım! Çıktıysam bile Genel Başkan’ın katı olduğunu bilmiyorumdur! Genel başkanlığa seçildikten sonra bütün ısrarlarıma rağmen röportaj taleplerim geri çevrildiği için karşılaşabileceğim yerlerden bile uzak durdum. Sadece nezaket göstererek bir arkadaşın sekreteri vasıtasıyla, o sıra yeni çıkan dört kitabımı, sekretaryasına bırakmıştım. Teşekkür için bile aranmadım! Demem o ki, “Evin danasından öküz olmaz!” muamelesi gördük!
MHP’nin politikalarını tenkit de etmedim. Daha doğrusu genel seçim öncesi MHP yönetimindekilerinin kasetleri ortalığa saçılıncaya kadar MHP üzerine uzun süre yazmadım. Ama kaset çıkmasının maksadı bilindiği için “Hepimiz MHP’liyiz!” diye bir yazı yazdım. En son Teşkilâtlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın verdiği bilgiye dayanarak, il ve ilçe kongrelerini değerlendirdim.
4 Kasım’a kadar çok yazacağız daha... Bunlar bilinsin.
Katların sihri!
MHP’de 11., 9. ve 7. katların önemi ne ki halk bu katları konuşuyor? Söyleyeyim:
11. kata “Kasetçiler katı” diyorlar. “Kasetliler” denmeliydi. Madem halk “Kasetçiler”i uygun görmüş, biz de öyle yazacağız. Genel Merkez kongreyi kaybedeceğini anlayınca, biliyorsunuz yeni arayışlara girdi. Neredeyse partinin sokağından bile geçirilmesine izin verilmeyen Şefkat Çetin birden bire parti yönetimi üstüne getirilerek adı konmamış “Her Şeyden Sorumlu Başdanışman” yapıldı. Sonra “Nasılsa halkımız balık hafızalıdır, unutmuştur” düşüncesiyle “Kasetçiler”e bel bağlandığı ve bunlara 11. kattan oda verildiği haberleri çıktı. Genel Merkez, “Kasetçiler”e oda verilmediğini üstüne basa basa söylüyor ama halkın aklında “11. kat” ve “Kasetçiler” kalmış. Şimdi ise partinin yakınında bir büroya taşındıkları ve partiyle oradan irtibat kurdukları konuşuluyor. Onlar eski yöneticiler ya!... Teşkilâtı iyi tanıyorlar! Halk arasında isimler de dolaşıyor. Şimdilik isimlere girmeyeceğim. Dikkat ederseniz, bende çok az isim geçer. Mesele “şahıs” değildir; zihniyettir!
Sizden yeni soru gelecektir: “Kasetçiler” ne yapıyor? Tanıdıklarını arıyorlar, etkili olduklarına inandıklarını çağırıp önce 7. katla, sonra 9. katla görüştürüyorlar. (Bunu da yalanlıyorlar ama ben halk arasındaki sözleri naklediyorum!)
Hatırlatayım; 9. katta Şefkat Çetin ve ekibi, 7. katta ise Teşkilâttan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı oturuyor.
Yine Genel Merkez’e çağırma!... Genel Merkez’den bir kişi bile, mevcut düzeni koruyalım, diye halkın ayağına gitmemiş, kendi yaptıklarının mevcut politikalarının etkilerinin Türkiye’yi nereye taşıdığını anlatmamışlardır. Hep ayağa çağırıyorlar!
***
MHP Genel Başkan adayları içinde en güçlü görünen Koray Aydın’la Yozgat ve Kırşehir’e gittiğimi yazmıştım. Halk dağarcığımı o kadar doldurdu ki, anlatsam günlerce sürer.
‘Asarız’ dedi mi?
Benim de zamanında, ayağa kalkması için, gerek haber müdürü, gerek yazıişleri müdürü ve birinci sayfa yazarı olarak çok emek verdiğim, “Hareket”in bölünme sırasında derlenip toparlanmasında birinci derece etkili olan; ancak, eski fonksiyonu sönmüş bir gazetede, yeni Başdanışmana “yeni imaj çalışması” bir röportajda, kendisinden kısa vadede çok şey beklenen Başdanışmanımız şöyle bir söz söylüyor:
“Partimize ve kutlu davamıza halel gelmesin diye, nefsimin dahi ayaklar altında çiğnenmesine ses çıkarmayabilirim ve nitekim yıllardır Ülkücü terbiyemiz gereği susma hakkımı kullandığımı ilan ettiğimi biliyorsunuz. Ancak söz konusu olan vatanımızın ve davamızın mukadderatı ise, milli varlığımıza yönelik büyük bir tehditle karşı karşıya isek, kendisini bu vatana ve bu davaya sadakatle bağlı hisseden herkes gibi Şefkat Çetin’in de susmaya hakkı yoktur.”
***
Anadolu’da yollardayım... Her gün haberleşiyorum... Şefkat Çetin’in, “Millî varlığımıza yönelik büyük bir tehditle karşı karşıya [kalmışsak]” sözünü kimse kale almıyor. Şimdi yazacağım, görüşenlerden bizzat aktarılan sözdür. Sözü aktaranları da Şefkat Çetin çok iyi tanır. “Genel Merkez”e muhalif görünenleri “İhraç ederiz!” diye tehdit ettikleri için isim vermeyeceğim:
Yeni Başdanışman çok sert konuşuyor:
“Parti yerle bir olmuş, tamamıyla parçalanmış, kaybedilmiş. Şu anda toplama sürecine girdik. Herkes attığı adıma dikkat edecek, yoksa asarız.”
“Asarız.” kelimesini elbette mecazî anlamda kullanmıştır. Bunu sözü aktaranlara tekrar tekrar sordum, “Aynen böyle” dediler.
Başdanışman kendisi itiraf ediyor. Taze kana, köklü değişime ihtiyaç var. Öyle olunca kendisini Genel Başkan yerine koymamalı, çıkıp ben genel başkan adayıyım, demelidir. Biz de onu takip edip nasıl karşılandığını, halkın nasıl ilgi gösterdiğini yazarız!
Harun Öztürk’ün itirazı
Eski Ülkü Ocakları Başkanı Harun Öztürk’ün açıklamasını vereceğimi belirtmiştim. İlgili kısmı olduğu gibi aktarıyorum. Sonra söyleyeceklerim var:
“12.10.2012 tarihli yazınızda şahsımın da ima yollu dahil edildiği bölüm yer almıştır. Bu bölümde geçtiği iddia edilen diyaloglar tamamen gerçek dışıdır. Yazınızdaki ilgili bölümde, Zühal [Topçu] Hanım’la Şefkat Bey’i ziyaret ettiğimiz ve hayırlı olsun dileğimizi ilettiğimiz kısım dışında doğru olan bir bilgi bulunmamaktadır. Şefkat Bey’e ziyaretimiz sırasında çok keyifli ve samimi bir sohbet gerçekleştirdik. Ayrıca, ne Şefkat Bey böyle bir nezaketsizlik yapacak birisidir ne de ben böyle bir nezaketsizlik halinde ‘efendi’ kalacak bir tıynete sahibim.”
Konunun özü şu idi: Şefkat Çetin, odasında, “Kongre sürecini idare edemediniz!” diye çıkışmış. Yazdıklarım kulis bilgileriydi. Tekrar soruşturdum. Bilgi 9. kattan yayılmış. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Bir başkasına başka türlü anlatılmış olmalı ki, halk arasında böyle bir söylenti yayıldı ve benim kulağıma kadar geldi. Söylentileri de dikkate almak gerekir. Demek ki, yeni Başdanışman, size güler yüz göstermiş ama etrafına başka imaj vermiş.
***
Ne demiştim: “Sağlıklı seçim, köklü değişim.”
“İllegaliteyi başlatıyorum!” sözlerinin havada uçuştuğu 1997’deki kongreyi de takip eden bir gazeteci olarak “sağlıklı seçim” meselesini ayrıca ele alacağım.