‘Masa da masaymış ha!’
İkinci Yenicilerden Edip Cansever, şiirimsi satırlarında, adamın yiyeceğini, içeceğini, ışığı, düşüncesini, her şeyi koyduğu masayı anlatır ve sonunda: “masa da masaymış ha / bana mısın demedi bu kadar yüke / bir iki sallandı durdu / adam ha babam koyuyordu.” der.
Özdemir Asaf “Yuvarlağın Köşeleri” ni yazmıştır. Herkesin dilindeki sözü: “Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, / Birinciliği beyaza verdiler.”
(Kısa not: Edebiyatla ilgilenenler bilirler. Birinci Yeniciler-İkinci Yeniciler meselesi çok tartışılmıştır. Biz de tartıştık. Edebiyatımızda Terimler’de, yeni bilgilerle ayrıntılı ele aldık.)
Recep T. Erdoğan, ulemaya sarayında iftar vermiş. Öyle devasa bir beyaz örtülü yuvarlak masa ki, dolanıp aynı noktaya gelmeyi bırakın, yarıçapının diğer ucuna gitseniz sahuru da Saray’da yapmak zorunda kalırsınız! (“Sahur” ifadesi benim değil; Saray masasıyla ilgili internette dolaşan bir söz.)
Tam da İkinci Yeniciler’in tasvir ettiği bir masa!
Diyanet İşleri Başkanları, bazı ilâhiyat fakültesi rektörleri, bazı müftüler davet edilmiş. Bu ulema neye göre seçildi ve neden Hayrettin Karaman yok? R. T. Erdoğan’ı Mimar Sinan, halkı -AKP’yi tek başına iktidar yapmadığı için- ırgat gören Hayrettin Karaman’ın iftarda bulunmaması büyük eksiklik!
(Merak edenlere: Mehmet Akif’in “Sinan, ırgat, yıkmak” sözlerinin geçtiği mısralar: “Yıkmak insanlara yapmak gibi kıymet mi verir? / Onu en çulpa herifler de, emin ol becerir. / Sade sen gösteriver “işte budur kubbe!” diye, / İki ırgatla iner şimdi Süleymaniye. / Ama gel kaldıralım dedin mi? Heyhât o zaman, / Bir Süleyman daha lâzım yeniden bir de Sinan!” Altıncı Kitap-Âsım).
110 ilâhiyatçıyı hatırlatalım. 17/25 Aralık tartışmalarının akabinde bildiri yayınlamışlar ve yolsuzluğu örtmek için ulu’l-emre itaatten bahsetmişlerdi. Bunları da teşekkür bâbından “beyaz” yuvarlak masanın etrafına toplamak gerekmez mi?
Bizim din âlimlerimiz, sıralı eğitim de görseler, kıssadan hisse çıkarmayı pek severler. Hafızalarında onlarca, yüzlerce kıssa vardır. Mutlaka Hulefa-i Râşidîn hakkında da, diğer mutevazı halifeler hakkında da çok şey biliyorlardır. (Hulefa-i Râşidîn’den sonra, halifelik babadan oğula geçtiği için, benim nazarımda, “halife” olmaktan çıkmıştır. Mecburen herkesin kullandığı sıfatı kullanıyorum.)
İftara katılan ulemanın birçoğunun gerçekten kıymetli çalışmaları vardır. Davete icabet etmişlerdir. Sözümüz olamaz. Ama hiç akıllarına getirdiler mi? Bu saray, halkın hayat standartlarıyla uyumlu mu? Ve en önemlisi... 17/25 Aralık yolsuzluk soruşturması gerçekten bir komplo, bir kumpas, bir darbe mi? Ve hepsi olsa dahi, içindeki “hakikat” mide bulandırır mı, bulandırmaz mı?
Sık sık sorduğum soruyu bir daha soruyorum. Kimse o zata: “17/25 Aralık’ta sizin, ailenizden fertlerin adı geçiyor. Hâdiselerin odağındaki adama ‘hayırsever’ diyorsunuz. Para sıfırlama lafı var, Nasıl bir izah getirirsiniz? Mutmain olmak istiyoruz.” diyebilecek yüreği taşıyorlar mı?
Sorgulayamayanlar ilimden bahsedemezler; hele dinî ilimlerden hiç!