Marx'ın ilk Türkçe makalesine dair
Türkiye'de, 149 yıl önce bugün, 9 Şubat 1871'de Hakaiku'l-Vekayi'de, Karl Marx'ın Türkçe ilk makalesi yayınlandı. Marx, makalesinde Almanya'yı birleştiren Başbakan Otto von Bismarck'a yükleniyor. Hayır, Almanları bir araya getirdiği için değil; Fransa'ya saldırdığı için.
Marx'ın Türkçedeki bu ilk makalesinin ardından Paris Komünü'ne dair yazdıkları gelecek. Marxistlerimizin yere göğe koyamadıkları 1871 Paris Komünü.
Ahmet Cevdet Paşa (1822-1895), "iştirakçi" gördüğü komünizm/sosyalizm anlayışını, Şark'tan Haçlı Seferleri'yle Avrupa'ya taşınmış Mazdekçilik olarak vasıflandırmıştır. (Mazdikçilikte mal-mülk de ortak, kadın da...)
Türkiye'de "komünist" demenin "küfür"le eş değer görülmesinin altında yatan sebepleri buraya dayandırabiliriz. 19 yüzyılın ikinci yarısından itibaren bu anlayış sürüp gelmiş. Belki komünizmin karşılığı "iştirak"le bağlantılı "iştirakiyûn" olmasaydı, bu kadar katı bir tavır alınmayabilirdi. Adı üstünde "iştirak". Her şey müşterek... Ev ahalisi dahi. Böyle öğretildi. Biz Anadolu'da komünizm deyince irkilirdik. Bir de hemen kuzeyimizde pençelerini uzatmış Sovyetler var ki, tiksinti katmerlenirdi. Komünist (iştirakçi), dinsiz-imansız olmaktan başka, istilâcı gücün maşası demekti ve Heyhat ki, gerçeklik payı olmadığını kimse söyleyemezdi. 12 Eylül öncesinde çok ağır bir mücadele yürütülmüş, çok ağır bir bedel ödenmişse, bunun altında yatan sebebin "iştirak/müşterek" yanında, Rusya'nın Türklere karşı ezelî tavrıdır.
Hâlbuki biz Marx'ı sağlıklı zeminde tartışmalıydık. Marx'ın kendisi de buna fırsat vermedi. Paris Komünü'nü yazıp durunca, Cevdet Paşa gibi dâhiye tosladı. (Tabirim kaba ama tam yerinde.) Bizde iştirakiyûna kapılanlara en ağır hakaretler edilirken, Marx, Rusya karşısında tavrını Osmanlı'dan yana koşmuştur. Bu tenakuz değildir. Marx da aslında Osmanlı'yı bitti bitecek görüyordu. (Daha önce yazdım, Marx, Türkler hakkında şaşılacak derecede ayrıntılı bilgiye sahipti.) Çarlık Rusya'sının saldırganlığına, yayılmacılığına karşıydı. Ne bilsin, ileride tilmizi Lenin çıkacak, Çarlara rahmet okutan bir saldırganlıkla istilâcılığını yürütecektir. Hem de öyle kanlı istilâcılık ki...
Komünistlerin "büyük Türk komünisti" diye andıkları Kerim Sadi (diğer takma ismi A. Cerrahoğlu, asıl adı: Ahmet Nevzat Cerrahlar) (1902-1977); Marx'ın Hakaiku'l-Vakayi'de yayınlanan ilk makalesi hakkında şöyle yazar:
"Marx imzasiyle Demir Başvekile [Bismarck] yapılan bu yaylım ateş de gösteriyor ki, bundan 94 yıl önce, -Daily News gibi sütunlarını hür düşüncelere açan İngiliz gazetelerinden aktarma yazılarla- gazetelerimizde, cumhuriyet ve hürriyet fikirleri serbestçe savunuluyordu; çevirme yoliyle, mutlakiyete ve despotizmi temsil edenlere karşı savaşılıyordu." (Türkiye'de Sosyalizmin Tarihine Katkı, 1975).
Neden Marx'tan girdim? Bir: Türkçe ilk yazısı yayınlandığı için. İki: Osmanlı'da kim ne derse desin alabildiğine seviyeli bir tartışmanın yürütülebildiğini göstermek için.
Okuduğum ve çevirdiğim için biliyorum. Bu dönem o dönemi aratıyor.
Gazeteciler, sudan sebeplerle tutuklanıyor. Murat Ağırel'in peşini bırakmadılar. Oda TV yazarları dört duvar arasındalar.
Bu tutuklamalar savcıların, hâkimlerinin inisiyatifi üstünde görülecektir.
Muhalefet; tutuklayarak, yok sayarak, benden olmayan gebersin diyerek mi susturulacak!
Birlik zamanı diyoruz; ayrıştırmak için birileri özel çaba harcıyor.