Maksatları Türkiye'yi 'kimyasal silah'la vurmak
Dünkü yazımda Kuzey Irak''ta iki şehit verdiğimizi yazdım. Hemen sonrası da iki şehidimiz daha geldi. "Ne oluyoruz?!" diye sormadan edemiyorum. "Pençe-Kilit" dedikleri harekâtta şehit sayımız, bildiğim kadarıyla, 63''e çıktı.
Biz şehitler verirken, PKK''nın uzantıları, İstanbul''da PKK''yı savunma gösterisi yapıyorlardı.
Bir tarafta şehitlerimizin cenazesi kaldırılıyor, diğer tarafta, "TeCe, PeKeKe gerillasını kimyasal silahla öldürüyor. Kahrolsun TeCe! Yaşasın Serok Apo! Yaşasın PeKeKe!" naraları atarak yürüyüş yapılıyor.
Tabiî tırnak içinde yazdıklarımı açıktan değil; içlerinden söylüyorlar. Yürüyüşlerinin maksadını o tırnak içindeki sözler özetliyor. (PKK''nın literatüründe Türkiye Cumhuriyeti "TeCe", "PeKaKa" diye bilinen de "PeKeKe"dir. Abdullah Öcalan da 1999''da, mahkemede, "TeCe" ve "PeKeKe" demişti.)
Protestocuların içlerinde itiraz eden varsa, kendilerini nasıl savunurlarsa savunsunlar, bu köşede vermeye hazırım. Köşemde cevabı olmayan hiçbir konuya girmedim. Küfürlüler hariç, en ağır sözlü mektupları verdim. Buyurun "TeCe"yi protesto edenler... Var mı cevabınız?
Protestonun başını HDP çekiyor. Yanında da PKK uzantıları Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ve Birleşik Mücadele Birliği (BMG) yer alıyor. Adını da "insanlık yürüyüşü" koymuşlar. Maksat Prof. Dr. Rasime Şebnem Korur Fincancı''nın PKK''nın yayın organında söylediği sözleri diri tutmak, Batı''nın dikkatini çekmek, onlara "Siz kimyasal silah kullandınız. Hesap vereceksiniz. İnsanlık suçu işliyorsunuz." dedirtmek. Yoksa niye sokağa dökülsünler, bile bile çatışsınlar.
Birileri ellerinde silah dağda, birileri de ağızlarında öfke köpükleriyle sokakta. İkisi taraf bir kavşakta birleşiyor: Türkiye''nin yıkımı.
Kimse bunların eylemlerine bakarak "Ortada bir ''mesele'' var. Çözmüyorlar. Etnisiteyi yok sayıyorlar. İş çığırından çıkıyor." demesin. Önce PKK''nın orijinini araştırsınlar, sonra neden belli ülkelerde ve Türkiye''de etnik bağlantıları olmadığı hâlde, liberal sol kesimlerin "PeKeKe" deyince transa girdiklerini, kendinden geçtiklerini düşünsünler. Yoksa, etnikçilik davası güden bir sürü kesim var. Daha yakın zamanda bir kesim Diyarbakır''da kendilerine bir yol bulmak için toplantı düzenledi. Hangi Batı ülkesi, hangi sol liberal/komünist kesim bunlara itibar etti?
PKK ve uzantılarına destek veren liberal/komünist kesimin bir kısmı Atatürk''ü "devrimci" görür. Ordumuza kara çalan Rasime Şebnem tutuklanınca, bas bas bağırırlar ama HDP''nin eş başlarından Pervin Buldan''ın daha geçen hafta söylediği şu sözlerine ses çıkarmazlar:
"Kuruluşundaki adem-i merkeziyetçilik ve demokrasi fikrinin terk edilerek, yerine Kürtler ve Alevîler başta olmak üzere tüm farklılıkların ret ve inkârına dayalı tekçilik sisteminin devreye sokulmasıyla yaşanan yüz yıllık bir yıkım sürecinden söz ediyoruz..." (İmlasını düzelttim.)
HDP milletvekilleri Sezai Temelli, Ayşe Acar Başaran, Gülistan Kılıç Koçyiğit ve Tayyip Temel''in başını çektiği "yıkım protestosu"nu Anayasa''nın 34. maddesiyle bağdaştırabilirsiniz. Çünkü; "Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir." deniyor.
Ancak; millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması amacıyla gösteriler kanunla sınırlanabiliyor. (2911 sayılı kanun.)
Tabiî bu kanuna dayanarak, şarkıcıların, masum göstericilerin önleri de kesildi. Bu ayrı.
Türkiye bir bütün olmalı, yıkıcılara yol verilmemeli.