Maksat medreseleşmek mi?
23 Nisan geliyor. R. T. Erdoğan, Mustafa Kemal''e ve dönemine o kadar "giydirdikten" sonra acaba nasıl bir mesaj verecek? Sadece çocuk bayramı olarak mı anacak, yoksa hâkimiyet-i millîyeyi hatırlayacak mı?
23 Nisan, "23 Nisan 1920''de açılan TBMM, iradenin ve hâkimiyetin halkın nazarında olan bir devletin kurulduğu"nun ilânıdır.
Neden "giydirdikten sonra" dedim?
R. T. Erdoğan Ayasofya Medresesi''ni yeniden inşa ettirdi. Açılışı için tören düzenletti ve bizzat kendisi açtı. Burada verilmek istenen mesaj çok açık. Medreseler kaldığı yerden devam. Partisinin bir hanım milletvekili cumhuriyet dönemi için "600 yıllık imparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi." demişti. Belli ki Reis''ine yaranmak istiyordu. "Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. Atatürk. Her 10 Kasım''da yeniden doğar" diyen de o hanım milletvekiliydi. R. T. Erdoğan, onun "90 yıllık reklam arası" ifadesini samimî görmemiş olmalı ki, bir daha milletvekilliğine aday göstermedi.
R. T. Erdoğan üniversiteleri kaldıramaz. Alternatif olarak medreseler kurar ve bütün imkânları medreselere hasreder.
R. T. Erdoğan''ın Ayasofya Medresesi''nin açılışında yaptığı konuşmayı daha önce verdim. Meselenin nereye vardırılmak istendiğini görmek için şu sözlerinin altını bir daha çiziyorum:
"Ayasofya''yı aslî kimliğinden kopararak müzeye çeviren zihniyet bu medreseye de tahammül edememiştir. / Burası şehrin ilk medresesi olarak hizmete açılmıştır. Burada Ali Kuşçu da ders vermiştir. Medrese farklı tarihlerdeki bakım onarım ve inşalarla 1924 yılına kadar eğitim hizmetine devam etmiştir. Daha sonra görüntüyü bozduğu gerekçesiyle yıkılmıştır. Ayasofya''yı müzeye çeviren zihniyet burayı da yıkmıştır."
Ali Kuşçu''nun bu medresede ders verdiğini söylüyor R. T. Erdoğan. Vermiştir. Ali Kuşçu''yu Timur İmparatorluğu''nun 4. sultanı, matematikçi ve astronomi âlimi Uluğ Bey yetiştirmiş, onu ilmini ilerletmesi için Çin''e göndermiştir. Sonra Fatih Sultan Mehmet himaye edecek ve bizzat Ayasofya Medresesi''ne müderris yapacaktır. Ali Kuşçu astronomi ve matematik alanlarında çalıştığı gibi dil ve gramere, fıkıha dair eserler de vermiştir.
Şimdiki medrese anlayışı nerede, Ali Kuşçu''nun ders verdiği medrese anlayışı nerede?
Maksat medreselerde ilim tahsil etmek değil, dogmatizmin içinde debelenmektir!
Medreseler ve imam hatipler meselesine ara ara girerim. "İllâ Atatürk!" diyenlerden değilim.
M. Âkif "Doğrudan doğruya Kur''an''dan alıp ilhamı, Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam''ı" diyor. Siz Osmanlı''yı ihya ederek asrın idrakine ne söyletebileceksiniz!
Rahmetli Bayram Kodaman, Abdülhamit devri eğitim sistemini incelemişti:
"Maârif alanında yapılacak yeniliklere en büyük engel, şüphesiz medreselerdi.(…) Eğitim dili olarak Arapçanın hâkim olduğu ve ayrıca gözlem, deney, araştırma ve tenkide kat''iyyen yer vermeyen medreseler, kemiyet ve keyfiyet bakımından da çağın ihtiyaç ve icaplarına göre tahsil ve terbiye vermiyordu. Özellikle, Avrupa''daki felsefî, ilmî ve teknik gelişmeler karşısında, medreseler tamamen âciz durumda kaldılar." (Abdülhamit Devri Eğitim Sistemi, s. 1)
7 Mayıs 2018 günü çıkan "İmam hatip mi medrese mi?" başlıklı yazıma girilip okunabilir. Şu hükmü de vermiştim:
"Tam donanımlı, çağı yakalayacak, bütün İslâmî akide ve kaideleri öğretecek, halkın dinî sorularına cevap verecek din görevlileri yetiştirmek için imam hatibe evet, ama, bütün okullar imam hatip (medrese) olsun diyorsanız asla!"
Bildiklerini okuyorlar. Tarikatlar/cemaatler de devrede... Her yerde kurslar, medreseler açıyorlar. Giyim kuşamlarını bile Osmanlı devrinde uyduruyorlar.
Hayra alâmet değil!