M. Kemal ve Turancılık

M. Kemal Atatürk, İslâmcılık ve Turancılığa açık tavır koymuştur. Eski bir İttihatçı olarak, İttihat ve Terakki tecrübesini yaşamıştır. Misak-ı Millî ile sınırları belirlemiş, daha daha mühimi, günün şartları içinde İstiklâl Harbi'nde, Moskova'dan yardım almıştır. Turancılık deyince, ürkecek olan ilk devlet Bolşevik Rusya'dır. Orta Asya'da ve Kafkaslarda bütün Türk ülkeleri onun boyunduruğu altındadır. Pragmatist Mustafa Kemal, kendi dilinden, kendi soyundan olanlarla neden bir araya gelmeyi, en azından dayanışmayı istemesin! "Dimyat'a pirince giderken evdekinden olma" meselesini hesaba katmak lâzım.

M. Kemal Atatürk, İslâmcılık, Turancılık ve millî siyaset üzerine şunları söyler:

"Muh­te­lif mil­let­le­ri, müş­te­rek ve umûmî bir un­van al­tın­da cem' et­mek [toplamak] ve bu muh­te­lif un­sur küt­le­le­ri­ni ay­nı hu­kuk ve şerâit [şartlar] al­tın­da bu­lun­du­ra­rak kavî [güçlü] bir dev­let te­sis et­mek par­lak ve ca­zip bir nok­ta-i na­zar-ı siyasî­dir. Fa­kat al­da­tı­cı­dır. Hatta, hiç­bir hu­dut ta­nı­ma­ya­rak, dün­ya­da mev­cut bü­tün Türk­le­ri da­hi bir dev­let hâlinde bir­leş­tir­mek, gayr-i ­ka­bil-i istihsâl [mümkün olmayan] bir he­def­tir. Bu, asır­la­rın ve asır­lar­ca ya­şa­mak­ta olan in­san­la­rın çok acı, çok kan­lı hâdisât [hâdiseler] ile mey­da­na koy­du­ğu bir ha­ki­kat­tir.

"Pan-İs­lâ­mizm.. Pan-Tu­ra­nizm si­ya­se­ti­nin mu­vaf­fak olduğu­na ve dün­ya­yı sa­ha-i tat­bik [takbik sahası] ya­pa­bil­di­ği­ne ta­rih­te te­sa­düf edi­le­me­mek­te­dir. Irk far­kı gö­zet­mek­si­zin, bütün ba­şe­ri­ye­te şâmil, ci­han­gi­râ­ne dev­let teş­ki­li hırs­la­rı­nın netâyici [neticeleri] de ta­rih­te mazbût­tur [kayıtlıdır]. Müstevlî [istilâcı] ol­mak he­ves­le­ri, mevzubahisi­mi­zin hâricin­de­dir. İn­san­la­ra her tür­lü hissiyât ve revâbıt-ı mahsûsa­la­rı­nı [hususî hislerini ve bağlarını] unut­tu­rup, on­la­rı, uhuv­vet ve müsâvât-ı tâmme [tam bir kardeşlik ve eşitlik] da­ire­sin­de bir­leş­ti­re­rek, in­sa­nî bir dev­let kur­mak na­za­ri­ye­si de ken­di­ne mahsus şerâite [şartlara] mâlik­tir.

Bi­zim vuzûh[açık] ve ka­bi­li­ye­t-i tat­bi­ki­ye [tatbik imkânı] gör­dü­ğü­müz mes­lek-i si­ya­sî, (mil­lî si­ya­set­tir). Dün­ya­nın bugün­kü umûmî şerâiti [şartları] ve asır­la­rın di­mağ­lar­da ve karak­ter­ler­de te­mer­küz et­tir­di­ği [biriktirdiği] ha­ki­kat­ler karşısın­da ha­yal­-perest ol­mak ka­dar bü­yük ha­ta ola­maz. Tarihin ifa­de­si bu­dur, il­min, ak­lın, man­tı­ğın ifa­de­si böy­le­dir.

Mil­le­ti­mi­zin, kavî [güçlü], mesut ve müs­ta­kır [istikrarlı] yaşa­ya­bil­me­si için, dev­le­tin ta­ma­men mil­lî bir si­ya­set ta­kip etme­si ve bu si­ya­se­tin, teş­ki­lât-ı dâhili­ye­mi­ze ta­ma­men mu­tabık ve müstenit ol­ma­sı [dayanması] lâ­zım­dır. (Mil­lî si­ya­set) de­di­ğim za­man, kas­tet­ti­ğim ma­na ve med­lûl [anlam], şu­dur: Hu­dud-ımil­li­yyemiz [millî hududumuz] dâhilin­de, her şey­den ev­vel ken­di kuv­ve­ti­mi­ze müs­te­ni­den mu­ha­fa­za-i mev­cu­di­yet ede­rek mil­let ve mem­le­ke­tin ha­ki­kî saâdet ve um­ra­nı­na [gelişmesine] ça­lış­mak.. Ale­lıt­lak [umumiyetle] tûl-i emel­ler [uzun emeller. Buradaki anlamı: Ulaşılamayacak emeller] peşin­de mil­le­ti iş­gal ve ızrâr et­me­mek [meşgul etmemek ve zarara sokmamak].. Me­de­nî ci­han­dan, me­de­nî ve in­sa­nî muame­le­ye ve mü­te­ka­bil [karşılıklı] dost­lu­ğa intizâr et­mek­tir [dostluğu beklemektir]." (Nutuk, 1927, s. 325).

İsmet İnönü, "Irkçılık ve Turancılık" davasını İkinci Dünya Savaşı'nda Sovyetler'in (Stalin'in) galip saflarda olması yüzünden çıkarmıştır. (Meş'ûm 3 Mayıs Milliyetçilik Olayı!) Turancılık, Kızılelma meseleleri öyle üstünkörü savrulup atılamaz. (Devam edeceğiz.)

Yazarın Diğer Yazıları