Libya derken... Düşman boş durmaz!
Amasya Tamîmi'nin 101. yılı. M. Kemal ve maiyeti, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı. 25 Mayıs'ta Havza'ya, 12 Haziran'da da Amasya'ya geçti.
22 Haziran 1919'da Amasya Tamîmi ilan edildi. Özü, bağımsızlığın tehlikede olduğu, mücadele gerektiği ve bunun için kongrelerin toplanacağı...
Amasya Tamîmi kimlerle birlikte hazırlanmıştı? Mustafa Kemal, Hüseyin Rauf Orbay, Refet Bele, Ali Fuat Cebesoy... Erzurum 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa da yerinden ayrılması uygun olmadığı için telgrafla irtibat kurdu. Orbay, Bele ve Cebesoy, Karabekir, sonra, M. Kemal'le karşı karşıya gelecektir. Nutuk'ta, dördü hakkında da ağır diyebileceğim ifadeleri yer alır.
Amasya Tamîmi "Cumhuriyet" yolunu açan tamîmdir, diyebiliriz. "Millî irade" kavramı bu tamîmle ortaya konmuştur.
Yeni zamanda Türkiye bir mücadele içinde. Sınır ötelerinde savaşıyoruz.
Eskiden Trablusgarp'tı, şimdi aynı topraklarda Libya'da dolaylı savaşın içindeyiz. Doğrudan savaşa ramak kaldı. Birilerinin oyuncağı Mısır diktatörü Sisî kendi sınırına 900 km. uzaklıktaki Sitre'yi ve Cufra'yı "kırmızı çizgi" ilan ilan etti. Millî Mutabakat Hükûmeti, Hafter'in militanlarından burayı almak isterse, müdahale edecekmiş. Ne kadar dış destek sağlarsa sağlasın, Sisî için müdahale kendisinin sonunu getirebilir.
Biz, Libya'da, Millî Hükûmet'in talebiyle bulunmaya başladıktan sonra geçmişte Enver Bey, Mustafa Kemal Bey ve birçok komutanın Balkan Savaşları başlamadan hemen önce, 1911'de, dolambaçlı yollardan Trablusgarp'a geçerek İtalyan işgalcilere karşı yerli halkı nasıl örgütlediklerini ve nasıl amansız savaş verdiklerini hatırladık ve yazdık.
O sıra pek hatırlanmayan bir şey... Birçok tecrübeli komutanımız ve askerimiz Kuzey Afrika'da mücadele verirken, Balkanlarda topraklarımıza saldırıyorlar "düşman" Çatalca'ya kadar geliyor.
Ülkemizi idare edenler Libya'nın, Balkan Savaşları'nda, dolayısıyla büyük göçlerde ve toprak kaybında nasıl bir yeri olduğunu bilmek isterler ve tedbiri ona göre alırlar. Prof. Dr. İsmail Özçelik'in araştırması bize ışık tutuyor:
"Daha önce ittifak kurarak anlaşan Balkan devletleri, Osmanlı Devleti'nin Trablusgarp Savaşında bulunmasından yararlanarak faaliyetlerini hızlandırıp Rumeli'de isyanlar çıkardılar. Büyük devletler de Balkanlardaki buhranı önleyecek bir tedbir almadıkları gibi mevcut durumu kışkırttılar. Bundan cesaretlenen Karadağ, 8 Ekim 1912'de Osmanlı Devleti'ne resmen harp ilan etti. Bunu diğer Balkan devletleri izledi. Karadağ'la birlikte Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan harekete geçtiler. Böylece Balkan savaşları başlamış oldu. Bulgarlara karşı 'Doğu Ordusu' Sırplar ve Karadağ'a karşı 'Batı Ordusu' olmak üzere iki ordu oluşturuldu. 'Doğu Ordusu' Bulgarlara karşı hücuma geçtiyse de önce Filibe'de sonra Pınarhisar'da yenildi. / Osmanlı Devleti'nin bu kötü durumundan ilk yararlanan Arnavutluk olmuştur. Arnavutluk 26 Kasım 1912'de bağımsızlığını ilan etmiş, Yunanlar da Selanik'i ele geçirerek Ege Adalarından Bozcaada, Limni, Semendirek ve Taşöz'ü işgal etmişlerdir. / Savaş, 1913 yılı Mayıs ayında Londra'da imzalanan Londra Antlaşmasına kadar devam etti." (Prof. Dr. İsmail Özçelik, "Misak-ı Milli'ye Giden Yol ve Netice: Tuna-Fırat-Sakarya", Yeni Türkiye Misak-ı Millî Özel Sayısı, S. 93 (Ocak-Şubat 2017).
Bir yerdeki varlığımız, bir başka yerde bize gaile açtırabilir. Onun için hatırlatıyoruz.
Daha yazacaklarımız var.