Kürdistan mı? Neresi orası?!
RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun ve “yandaş” RTÜK üyeleri şimdi memnun musunuz?
Ankara’nın göbeğinde bombalar patlıyor...
Her gün acı üstüne acı...
Ve...
Diyarbakır’da “Kürdistan” toplantısı...
Siz... Davut Dursun ve arkadaşları!
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda, “’PKK açılımı’nda bizim de tuzumuz olsun, muhterem Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı yalnız bırakmayalım” diyerek, üstelik bir Hizbullahçının siyasî gösterisine âlet oldunuz ve “Ekranlarda ’Kürdistan’demek serbesttir” fetvasını verdiniz. Hâlbuki kanun çok açık... Doğrudan suç işlediniz.
Şimdi gün “PKK açılımcıları” nın günü...
Ya yarın?..
“Yarın” ne olabileceğinin örneğini, MİT-PKK müzakereleri üzerine yazdığım yazılarda görebilirsiniz... Sizin için tekrar etmeyeceğim... Zahmete katlanın ve geriye doğru yazılarımı -eğer okumadınızsa- okuyun... (Yarına da bir yazım var... Ayrıca MİT Müsteşarı Dr. Hakan Fidan Bey’e duyururum!)
***
Davut Dursun Bey! Kimlerle dolaydan iş birliği yaptığınızı görün...
Şu haberi okumuşsunuzdur:
“Diyarbakır’da DTK, HAKPAR ve KADEP tarafından düzenlenen ve çok sayıda Kürt oluşumunun katıldığı ’Kürdistanî Konferansı’nda (...) Kürtlerden ’halk’, üzerinde yaşadıkları topraklardan ise ’Adı ile özdeşleşen ülke Kürdistan’diye söz edildi.” (Gazeteler)
“Bölücü” takımının “Kürt” le falan alakası yoktur. “Kürt” kavramının ardında siyasî manevra yapıyorlar ve siz ve arkadaşlarınız bu siyasî manevranın bir parçası oluyorsunuz “siyaset bilimci” Prof. Dr. Davut Dursun Bey!
***
Millî Mücadeleye giden yolda ve Millî Mücadele sırasında şimdi “mesele” diye karşımıza çıkan her şey tartışılmış ve cevabı verilmiştir. Bu dönemlerin yeteri kadar incelenmediği, incelense bile asıl mevzuların talî ele alındığı görülmektedir.
Size Prof. Dr. Mükrimin Halil Yınanç’ın bir tespitini vereceğim. Mükrimin Halil Yınanç deyince durup düşüneceksiniz.
Aşağıdaki yazı “Kürdistan Yoktur” başlığıyla, 1925’te Yeni Türk gazetesinde çıkmıştır.
“Kürdistan ismi en evvel vezir Reşidüddin’in Câmiu’t-Tevârîh’inde, ondan sonra Ebu’l-Kasım-ı Kâşânî’nin Tarih-i Olcaytu Han’ında geçmiştir. Reşidüddin ve Ebu’l-Kasım bu ismi Erdilân ve Luristan kıt’alarına vermekte idiler. Dokuzuncu asırda Nizâmeddin-i Şamî ve Şerefeddin Ali Yezdî, Hoy havalî-i cenubiyesiyle Şehrizor’a Kürdistan diyorlar. Bunları takiben Hâfız Ebrû, Abdürrezzak-ı Semerkandî, Mirhond ve diğer birkaç tarih-nüvîs de Luristan, Erdilân, Şehrizor hıttalarını Kürdistan nâmıyla zikrediyorlar. Bunlara göre Kürdistan, Irak-ı Arap ile Irak-ı Acem’in hatt-ı fâsılında üç kıt’ayı ihtiva ediyor. Şu hâlde eski müverrihlerden hiçbiri Anadolu’nun herhangi bir kısmını Kürdistan olarak göstermemiş, hatta böyle bir şeyi hatırından bile geçirmemiştir.
Şarkî Anadolu’nun bir parçasına iptida Kürdistan unvanını veren Heşt Bihişt sahibi İdris-i Bitlisî’dir. İdris-i Bitlisî’den sonra Tâcü’t-Tevârîh müellifi Hoca Sadeddin Efendi, Hoca Sadeddin Efendi’nin muakkibleri Hasan Beyzâde, Solakzâde bu tabiri kullanmışlardır. Son zamanlara kadar tetkiksiz, tetebbusuz kitap yazmayı âdet edinen kimseler de bu müverrihleri aynen taklit etmişler, onlar da Kürdistan tabirine kıymet vererek bunu eserlerine almakta beis görmemişlerdir. Bu suretle Kürdistan kelimesi mektep kitaplarında bile istimal edilmiştir.
Hâlbuki hakikatte Anadolu’nun hiçbir tarafında Kürdistan denilecek bir yer yoktur. İsimleri sayılan müverrihlerin Kürdistan dedikleri mahalde -ki Anadolu’nun havalî-i şarkiyesidir- kable’l-milât altıncı asırdan evvelki zamanlarda Urartu ve Halt nâmında iki kavim oturdu. Kable’l-milât altıncı asırda Frigyalıların bir şubesi olan Ermeniler buraya geldiler ve Türk istilâsına kadar burası Ermeniye tesmiye edildi. Hicrî beşinci [milâdî on birinci] asırda Türk istilâsıyla Türklere vatan olan bu hıtta Selçukîler, Tavâif-i Mülûk ve nihayet Osmanlılar devrinde tamamıyla Türk diyarı hâlinde kaldı. Kürtler kadar Ermenilere de izâfe edilen bu yerlerle ne Kürtlerin ne de Ermenilerin maddî ve manevî hiçbir alâka ve münasebetleri yoktur.”
***
Son dönemin en dikkat çekici çalışmalarından birini D. Ahsen Batur yapmıştır... Çok tartışılan kitabı “Kürdoloji Yalanları” nda nereye “Kürdistan” dendiği ve “Kürdistan” ın nasıl siyasî tabir olarak kullanıldığını birinci el kaynaklara girerek yazmıştır. Davut Bey! Bu kitabı aldırın ve görün nasıl bir hata yaptığınızı...
BDP-PKK cenahına bir şey demiyorum... Onlara bu saatten sonra ne anlatsanız boş... Ama bu kitap yine ellerinin altında bulunsun...
Şartlar “yarın” her an değişebilir!