Kültürel varlık ve aydın
Tanınmış sosyologlarımızdan Prof. Dr. Kadir Cangızbay, kaç gündür üzerinde durduğumuz din ve kültür meselesi üzerine önemli bir tespitini bizimle paylaşma nezaketini gösterdi:
“Sayın Tekin, / Tam 40 yıllık tespitimi sizinle paylaşayım dedim, bugünkü yazınız üzerine: İnsanın kültürel varlığı, entelektüel varlığını aşar.
Dünyanın belki de en sağlam agnostiği olmama rağmen boy abdestsiz sokağa adım atamam, bismillahsız arabamın kontağını çeviremem, Müslüman veya gayrimüslim değer verdiğim birisi öldüğünde bir fatiha okumazsam kendimi suçlu/hain/vefasız hissederim vb... / Çok selam; kolay gelsin.” Kadir Cangızbay
Kaç gündür tartıştığımız bir meseleye bir dayanak da yukarıdaki not!
Kadir Cangızbay, içinden çıktığı cemiyetin değerlerine çok sıkı bağlı olduğunu açık açık yazıyor. Kendisi bir agnostik, hem de en sağlam bir aknostik!..
Agnostisizm ne?
“Bilinmezcilik ya da bilinemezcilik; Teolojik anlamda Tanrı’nın varlığının ya da yokluğunun, bilimsel olarak da evrenin nereden türediğinin bilinmediğini veya bilinemeyeceğini ileri süren felsefî bir akımdır. Bu akımın takipçilerine agnostik veya bilinemezci denir. Agnostisizmin iki türü vardır. Zayıf agnostisizme göre hiç kimsenin Tanrı hakkında bir bilgisi yoktur; ancak bu belki bilinebilir; güçlü agnostisizme göre ise Tanrı hiçbir şekilde bilinemez. Agnostisizm genel olarak olaylara kuşkucu yaklaşır.” (Vikipedi)
Ünlü İngiliz filozof Bertrand Russell’ın (1872-1970) şu öz sözleri “agnostik”i tam açıklar niteliktedir:
“Bir ateistin görüşü, bir teistin görüşü ile benzer biçimdedir. Bir Hıristiyan, Tanrının varlığını bilebileceğimizi düşünür, bir Ateist de Tanrının yokluğunu bilebileceğimizi düşünür. Agnostik ise bu konuda kesin bir yargıya varılması için uygun zemin bulunmadığını söyler.”
Ateist, teist veya agnostik... Hepsini İslâmî literatürde tek sıfat karşılar!
Hiç inanma veya şüphe et, veya herhalde bir yaratıcı vardır, de; içinden çıktığın cemiyetin değerlerini bir tarafa itmen mümkün değildir. Ateist, agnosist, teist, deist... Kim ne olursa olsun, mutlaka çocuklarını sünnet ettirmiştir. Ölenlerin kaçı cami dışında bir mekândan cenazesinin kaldırılmasını vasiyet etmiştir? Cemiyetin baskısından da istememiş olsa bile yeni inanışı doğuştan gelmemiştir; aramış, düşünmüş ve o fikre varmıştır; yani “dolu”dur ve “kararlı”dır; hâliyle korkusuzdur. Ama Aziz Nesin dışında dinî vecibeleri reddeden başka bir isim aklıma gelmiyor. Bazıları yakılmak istediklerini yakınlarına söylemişlerdir. Sanırım, bir “sanatçı” dışında kimsenin vasiyeti yerine getirilememiş/getirilmemiştir.
Kadir Cangızbay, mertçe çıkmış ve fikrini söylemiştir. Halkın değerlerine sıkı sıkıya bağlı ve aynı zamanda yukarıda verdiğimiz tarifte ikinci şık içinde bir “sağlam agnostik!”
En tehlikelisi insanın kendisini gizlemesi... Kim isen o olduğunu söylemelisin. Başka mektuplar da vardı ama yerim kalmadı.