Küçük hesaplarla kurulan parti silinir
İç siyasî çekişmeler, Türkiye'nin devasa meseleleri karşısında deryada damla. Ama su bulanıyor. Bu kadar gailemiz olduğu hâlde, "Beni kurultayda helâ kenarına oturttular." diyerek ortalığı karıştırmak, parti kurmaya kalkmak neyin nesi?!
Ak Parti'den kopan Ahmet Davutoğlu'nu, Ali Babacan'ı anlarım. Partilerinde istiskal edilmişlerdi. Ali Babacan deyince Abdullah Gül'le birlikte anmak gerekir. Abdullah Gül'e yapılanlar çok ağırdı. Cumhurbaşkanlığı süresinin biteceği günün bir gün öncesi, parti başkanlığına aday olmasın diye kongre yaptılar. Ahmet Davutoğlu'nu, hiçbir şahsiyet sahibinin kabul edemeyeceği davranışla Ak Parti Genel Başkanlığı'ndan ve başbakanlıktan düşürdüler, "Kapı orada. İstersen git." demeye getirdiler.
Muharrem İnce'ye ne oluyor? Yediği önünde yemediği arkasında.
Küçük hesaplarla kurulan partiler, küçük kalır ve biter.
Cumhurbaşkanlığına aday oldu, yüzde 31 oy aldı. Partisinin oyu son mahallî seçimde yüzde 30 idi. Sanıyor ki, bu oyu kendi gücüyle aldı. Muhalefet R. T. Erdoğan karşısında bir adayda toplandı. CHP'lilerin hepsi de kendi partilerinden aday çıktığı için oy verdi.
Parti kuracak insan, geçmiş tecrübelere bir bakar. 12 Eylül 1980 Darbesinin ardından Cunta bütün partileri kapattı. 12 Eylül öncesi CHP'nin genel başkanı Bülent Ecevit'ti. Bir süre hapse bile atıldı. Kendisi siyasî yasaklı olduğu için 1985'te Rahşan Ecevit'e, Demokratik Sol Parti'yi kurdurdu. Halkın "sol" deyince, yerli değerlere yabancı, inanca-ötesini söylemeyeyim- kayıtsız bir ithal rejimi anladığını bile bile 1986'da bu isimle seçimlere girdi. Daha önce kendisini fesheden Halkçı Parti'nin desteğiyle 25 milletvekili çıkardı. 1987'de, Başbakan Turgut Özal'ın yol açmasıyla referanduma gidildi ve siyaset yasağı kalktı. Ecevit DSP'nin başına geçti. Seçimde başarısız olunca parti başkanlığından istifa etti. Israrlar karşısında yeniden DSP'nin genel başkanı oldu. Partisi, ancak 1991'de, yüzde 10 barajını aşarak Meclis'e 7 milletvekili sokabildi. CHP 1992'de tekrar kurulunca, üç milletvekili CHP'ye geçti. 1972'de İsmet İnönü'yü yenilgiye uğratarak CHP'nin başına geçen Ecevit, 20 yıl sonra CHP'nin rakibi oluyordu. 1995 seçimlerinde 76 milletvekili çıkardı. Ocak 1999'da azınlık hükûmeti kurdu. ABD, 15 Şubat 1999'da, PKK'nın başı Abdullah Öcalan'ı Kenya'da tutup bize teslim ettikten sonra Ecevit halkın gözünde daha bir itibar kazandı. Ve yüzde 22 oyla birinci parti olarak Meclis'e girdi. Koalisyon hükûmeti kurarak Başbakan oldu. İmralı duruşmalarında şehit yakını ailelerle, duruşma aralarında, çay molasında görüşürdüm. Görüştüklerimin hemen hepsi "Ecevit'in partisine oy verdim." demişti. Konjonktür Ecevit'ten yanaydı.
Ecevit, başbakan olduğu hâlde, 2002'de erken seçimde partisi TBMM'ye giremedi ve DSP söndü gitti.
M. İnce gerçi "Parti kuracağım." demiyor, "Hareket başlatacağım." diyor. Şu şartlarda ana muhalefet partisinden bir başka parti çıkarmak akıl kârı değil. Bu kadarını M. İnce ve çevresi düşünüyordur. Onun için CHP'yi silkelemek, ne yapabileceğimizi görün demek için, parti içi muhalefeti güçlendirebilirler.
Ecevit örneğini özellikle verdim. Ecevit bile geçmişi, karizması, konjonktür... her şey müsaitken, CHP'nin önünü kapayamadı.
Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan seçildikten sonra Emine Ülker Tarhan ayrılıp parti kurdu. Adı sanı var mı?
CHP köklü bir partidir. Diğer partilerden kopanlar yol alabilir ama CHP'den kopanlar, yol alamaz.