Koronavirüs barış getirir mi?!

İzmir'den bir mektup geldi. Tedbirler açısından mühim bir hususa temas ediyor:

"Ben Yurt-Kur personeliyim.

Üniversiteler 3 hafta tatil edilmesine rağmen yurtlar kapatılmadı. Öğrencilerin birçoğu kafelerin kapandığı düne kadar gündüz kafede gece yurtlardaydı. Şimdi de İzmir genelindeki yurtlarda bulunan öğrenciler, nöbetçi yurt uygulamasına geçilerek birkaç yurtta toplanıyor. (Karantina yurtlarındaki öğrenciler nöbetçi yurtlara taşınacak.)

Okullar kapalı olduğu hâlde çocukça sebeplerle (kardeşine mi bakacakmış, ana, babasıyla geçinemiyormuş) yurtlarda kalmaya devam ediyorlar. Bunlar 500-600 kişi. Aynı yemekhanede yemek yiyecekler, 15-20 kişinin oturduğu kahvehane kapatılırken, maalesef bu kadar öğrenci bir arada olacak.

Sadece yabancı uyruklu ve yetiştirme yurdu çıkışlı öğrenciler için uygun bir yurt bulunabilir.

Yurtlarda çalışan bütün personel tedirgin. Kalabalık ortama girmemeye özen gösteren çalışanlar ve öğrenciler resmen bir tehlikenin içine atılıyorlar.

Yurtların kapatılması, öğrencilerin ailelerinin yanına gitmesi virüsün yayılmasına engel olur.

Bu konuyu bir de sizin değerlendirmenize sunup bizim sesimizi duyurmanızı rica ediyoruz."

Doğruları yanlış anlayanlarımız çok. Onun için mektubu gönderenin ismini vermiyorum.

Birlik zamanı, ortak akıl zamanı. Bir açığı, bizim vasıtamızla umumî efkâra duyuruyor ve yetkililerin tedbir almasını istiyor.

"Birlik zamanı, ortak akıl zamanı..." deyince... HDP başkanı Prof. Dr. Mithat Sancar'ın çağrısını burada "hepimiz için" diyerek bu köşede vereceğim aklınıza gelir miydi? Birimizin sesi hepimizin sesi olmalıdır. O zamandayız. M. Sancar'ın koronavirüsün yayılma istidadı göstermesi üzerine yaptığı açıklama:

"Şimdi kavga zamanı değil ortak yanlarımızı öne çıkarma zamanı. Bu büyük tehditle hep birlikte nasıl baş edeceğimizi düşünme zamanı. Bunun için de hızla hareket etme mecburiyetimiz ve elimizden geleni yapma görevimiz var. Herkesin birbirine ihtiyacı var. Birbirimizden koparak değil daha çok bağlanarak bu tehlikenin üstesinden geliriz."

Mithat Hoca! Keşke aynı sözleri Kandil'e de duyurabilseniz. Terörle virüs arasında bir fark görülebilir mi? Hoca bir düşünün isterseniz. Silah da öldürür, virüs de.

Kemal Kılıçdaroğlu da sağduyulu açıklama yaptı.

Kılıçdaroğlu, koronavirüsle mücadele için alınması gereken tedbirleri açıkladığı bir video yayınladı. "Devlet aklı dediğimiz, ortak akıl dediğimiz bir kural vardır. Yani sorunu yaşayanlarla sorunu çözecek olanların bir araya gelmesi ve oturup konuşmaları." diyen Kılıçdaroğlu, aç kalacak insanlara dikkat çekti ve bunların arasında ücretli öğretmenler için bir hal yolu bulunmasını istedi:

"Millî Eğitim Bakanlığı'nda çalışan ücretli öğretmenler var. Halkevleri'nde çalışan ücretli öğretmenler var. Bunların sayısı yaklaşık 190 bin kişi. Yani 190 bin kişi okullar tatil olduğu için Millî Eğitim Bakanlığı'nın kararıyla derslere giremiyorlar, derslere giremedikleri için de ücret alamıyorlar. Bizim süratle parlamentodan 190 bin öğretmenimizin sorununu da çözmemiz lâzım. İvedilikle bir kanun teklifi gelmeli, parlamentodan geçmeli, 190 bin kişi derslere giremediği için ücret alamayacak bunların hakkı bir şekliyle teslim edilmeli."

Bu insanların çocukları var. Eşleri çalışmayanlar var. İnsanımız bir ekmek kapısı bulmuşken, birden açlığa terk edebilir miyiz?

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları