Kızılelma kimin?

Ertuğrul Özkök, Kızılelma'nın tarifini Vikipedi'den almış: "Kızıl Elma: Türk mitolojisinde Trükler ve özellikle Oğuz Trükleri için üzerinde düşünüldükçe uzaklaşan ancak uzaklaştığı oranda cazibesi artan ülküler veya düşlerdir. Türk devletleri için bir hedefin veya amacın simgesidir." ("Ümmet Kızıl Elma'sının Çöküşü", Hürriyet, 23 Şubat 2016).

E. Özkök sonra "Tarihçi Stefanos Yerasimos, bu kavramın Türklere Bizans'tan geçtiğini yazmıştı." diye ekliyor.

Vikipedi'nin tarifi çok yavan ve iki cümle de bozuk. Gazetecimiz Yerasimos'un sözünü neden ekleme ihtiyacı hissettiğini anlamadım. Elbette Yerasimos yabana atılacak bir tarihçi değil. Mesele bu noktaya gelince bir izah da gerekir.

Kızılelma üzerine bir uzun makale ve iki kitap aklıma geliyor. Uzun makale Orhan Şaik Gökyay'ın... (Tarih ve Toplum, S. 25-28, 1986). Geçmişte bahsetmiştim. TDV İslâm Ansiklopedisi de bu makaleden hareketle yazılmış "Kızılelma" maddesi yer alır. Prof. Dr. İsmet Çetin'in bir "Kızıl Elma" kitabı vardır. (Berikan Yayınevi, 2012, 218 s.). Bu kitabı bir arkadaş gazeteye uğramış, masamın üzerinden alıp götürmüş. (Muhsin İdikut! Bak nasıl lâzım oldu kitap! Şaka!)

En son yayınlanan Necati Gültepe'nin "Kızılelma'nın İzinde" kitabıdır. (Ötüken Yayınları, 2. Bs., 2014, 496 s.). Necati Gültepe "Kızılelma"nın ne olduğunu birinci el kaynaklara girerek ayrıntılı anlatır.

N. Gültepe kitabın ön sözünde şunları yazar:

"Konuyu ilk dile getiren Ziya Gökalp'tır. O uzun Kızılelma şiiri 1910 tarihlidir. Daha sonra Kızılelma konusunda yazı yazıp kayda değer fikir ileri süren yazarlar: Ömer Seyfettin, Nihal Atsız, Şeref Uluğ, Dr. Mustafa Hakkı Akansel, Osman Turan, İsmail Hami Danişmend'dir. Bize göre, Ziya Gökalp'ten sonra konuyu ciddi olarak ele alıp işleyen, bilge yazarımız Orhan Şaik Gökyay'dır: 'Kızılelma Üzerine', başlığı ile 1986 yılında Tarih ve Toplum dergisinde yayınladığı bir seri (beş sayı) yazı bu sahadaki tek ciddi çalışmadır. Bahsettiğimiz Kızılelma yazılarının kaynağına baktığımızda daha eskilere, 17. yüzyılın başlarına kadar gitmemiz gerektiğini anlarız. Burada Kızılelma hikâyelerini nakleden, yazılı metin olarak bize ulaştıran iki ana kaynakla karşılaşırız. Bunlar Evliya Çelebi (Ö. 1684) ve Peçevî İbrahim Efendi (Ö.1649)dir. Bu yazarlar aynı zamanda görgü tanığı sayılırlar ve verdikleri bilgiler birbirini tamamlar mahiyettedir."

N. Gültepe "Kızılelma"yı iki ana unsur etrafında toplar: "1. Kızılelma ilâhî bir bilgi, bir sır ya da şifredir. 2. Kızılelma coğrafî bir mekâna ulaşma düşüncesi, 'ideali', ulaşılmak isten bir yer veya diyardır. Viyana, Roma, İstanbul gibi." (s. 19).

E. Özkök, muhtemelen Yerasimos'un Cogito'da yayınlanan "Ağaçtan Elmaya: Bir Temanın Soyağacı" (S. 17, 1999) başlıklı makalesinden hareketle üstteki cümleyi kurmuştur. N. Gültepe de beş yerde bu makaleye atıfta bulunur ve Yerasimos'un şu cümlesini nakleder: "… İskender'in de İskitlerden etkilenerek imparatorluğa toplanan haraçtan kendisine altından bir elma (Kızılelma) yaptırdığını belirtir." (s. 187).

Yine "Kızılelma" Türklere gidiyor. Fark etmez; Bizanslılardan da etkilenilse, bir hedef belirleniyor. Güzel değil mi?

Yazarın Diğer Yazıları