Kitap mı pazarlıyor?

PKK’nın sözcüsü gibi çıkan Radikal’in genel yayın müdürünün hanımı ne zaman kitap yazsa önce kendisini, sonra kitabını öne sürer.
Görüyorsunuz, ben bile yazmak zorunda kalıyorum ve hâliyle yazarın ve kitabının pazarlanmasına açıkça âlet oluyorum!
Batı ülkeleri “pazarlama” işini çok iyi beceriyorlar ve hiçbir “ahlâkî” sınır tanımıyorlar.
Biz Batının bir parçasıyız artık; onların yaptıklarını, bizde de “sınır” tanımadan uyguluyorlar.

***


Pazarlamacı romancının ne yazdığını kimse bilmez; kitabını bile okumaz ama “özel”iyle ilgili her şeyini bilir; çünkü romanını değil, kendisi ön plandadır. Kadın yazarın kendisini pazarlaması kolay ama ya erkek yazar? O ne yapsın? O nasıl kendisini pazarlayacak? Kıllı göğsünü, karma karışık sakallarını, sarkık bıyıklarını, iri kemiklerini mi pazarlayacak!
PKK’nın sözcüsü gibi çıkan Radikal’in genel yayın müdürünün hanımının reklamından önce öyle birinin reklamı vardı ve aynı “tezgâh” işlemişti.
“Erkek” yazarın reklam için yapabileceği tek yol var; Türk milletini Batıya alabildiğine kötülemek. Arada “köhne” ideolojisine de sarılabilir; “Ah Nâzım vah Nâzım!” diyebilir!
Bir Yahudi işadamıyla mülâkatı okumuştum. O sıra bir çorap reklamı almış başını gidiyordu. Meğer firmanın sahibi Yahudiymiş... “Kazandıklarımın beşte dördü reklama gider.” demişti.
Pazarlama bu işte...

***


Kitabının kapağına “ilginç” şekle girmiş fotoğrafını koyarak, mülâkatında ilginç pozlar vererek kitabını değil kendisini öne çıkaran bu hanım birkaç yıl evvel büyük tartışmaların merkezinde idi... Türkiye’nin üç üniversitesi Bilgi, Sabancı ve Boğaziçi Türk milletini “soykırımcı” göstermek için Taşnakçı Ermenilerle işbirliği içinde konferanslar düzenliyorlardı. Orhan Beyimiz, Türklere “katil” deyip Nobel Ödülünü cebine indirmişti.
Kendisini çok iyi pazarlayan bu hanım yazar da, ondan geri kalmamak için, Taşnakçılık rolüne soyunmuş ve yine Türk’ü “katil” gösteren roman yazmıştı. Bu roman tahmin ettiğiniz gibi Batıda Taşnakçı lobilerin iteklemesiyle yankı bulmuştu ve biz o zaman da ağır tenkit etmiştik.
Sadece biz değil, başka gazeteciler de ağır tenkit etmişlerdi. Nagehan Alçı hatırlattı (Akşam, 26 Temmuz 2011); televizyon kanallarında yeni kitabıyla pazarlama yapan bu hanım için Habertürk’ün Genel Yayın Müdürü Fatih Altaylı 2008’de bakın neler demiş:
“Bir Türk tarafından yazılmış Geceyarısı Ekspresi. Türk olan herkes çok kötü... Türk milletine açık hakarettir. Siz cumhurbaşkanı olarak bir davet veriyorsunuz ve burada böyle bir kitabın yazarı var.”
Nereden nereye... Türk’ü aşağılayan kitabın yazarı şimdi Habertürk’ün de yazarı!
Bu hanım Batıda Nobel’e en yakın yerde... Türk milletinin aleyhinde iri lâflar ederse şaşırmayın ve hazırlıklı olun.
Batıda Nobel’i veya başka bir ödülü alabilmek Türk düşmanlığından geçer. Bunun istisnası olmamıştır.
Yaşar Kemal, “Türk” ü suçladığı için ceza bile aldı ama Batı ona Nobel vermediyse de başka ödüllerle gönlünü almasını bildi! (Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bile ödüllendirdi!)
Orhan Pamuk, Yaşar Kemal’in açtığı yolda öyle bir ilerledi ki, son darbeyi vurdu ve Nobel’i kaptı.
Onun için PKK’nın sözcüsü gibi çıkan Radikal’in genel yayın müdürünün hanımı, Yaşar Kemal’i, Orhan Pamuk’u çok geride bırakacaktır. Daha büyük, çok çok büyük darbeyi vurmadan Nobel’i almasının mümkün olmadığının idrakinde!
Hazırlıklı olalım. Bu darbeyi yememek için değil; -darbeyi nasıl olsa yiyeceğiz- sersemleyip düşmemek için hazırlıklı olalım!

Yazarın Diğer Yazıları