Kinle varılacak yer çukurdur!
Kin ve adalet... Yan yana anamazsınız. Ayet-i kerîmeyi yine hatırlatacağım: "... Bir topluluğa duyduğunuz öfke, sakın sizi adaletsiz davranmaya sevketmesin!.." (Maide Suresi, 5/8).
Siyasî liderler, kendilerine itiraz edilmesinden hazzetmezler. Nutuk''a bakın... Sırt sırta vermişler Millî Mücadele''yi yürütmüşler, biri dahi kendisini geri çekse Millî Mücadele akamete uğrayacak. Bu kadar çetin yollardan geçiliyor. Millî Mücadele bitiyor... Taşlar yerine oturuyor. Sonra iç mücadele başlıyor. Güya çok partili hayata geçilecek. İki ayrı parti kuruluyor. "Baş İrade" ikisini de kapatıyor. Öyle ağır sözler ediyor ki... Bütün komutanlar siliniyor. Geriye iki komutan kalıyor: Fevzi (Çakmak) Paşa ve İsmet (İnönü) Paşa. En muteber ikisi. Yine de İsmet Paşa''nın yeri ayrı. Doğu Cephesini elinde tutan, Kâzım Karabekir''e hücum cepheden... Hüseyin Rauf Bey, Lozan müzakerelerinde sırasında İcra Vekilleri Başkanı, yani Başbakan. O da hedefte. Nutuk''un yarısı münakaşalar, hücumlar...
Ağır ifadeler kullanılsa bile üslûpta bir salâbet var.
Birbirlerine sert muhalefet İttihatçılıktan tevârüs. "Baş İrade"ye suikasta bile kalkışıyorlar. Suçlu suçsuz, birçok insan idam sehpasına çıkarılıyor. Hepsi bir tarafa İttihatçıların Maliye Bakanı Cavit Bey, asker de değil; ne darbe yapacak, ne suikasta kalkışacak bir hâli var. İpe gönderildi. O "avdetî" (dönme) deseler, dönemin politikasında böyle bir dert de yok.
Bizde siyasîler birbirlerinden keskin çizgilerle ayrılırlar. CHP içinden Demokrat Parti çıkıyor. Gelin görün ki kanlı bıçaklılar. Sonu darbeye kadar varıyor. Ve üç idam. İnsanın havsalası almıyor.
Yakın zamana gelelim... 15 Temmuz Darbe girişimi. Göz göre göre lades! Acımasızlığın bu kadarı düşünülemezdi. İki İslâmcı kanat birbirine girdi. 251 kişi katlediliyor. (Reis Bey, Saraçhane Parkı''nda konuşmasında en az iki defa "252 şehit" dedi.)
Dün İbn Haldun''dan girmiştik meseleye. R. T. Erdoğan''a, kim akıl etmişse, kurdurdukları üniversiteye "İbn Haldun" adını verdiriyorlar. "İbn Haldun" adı veriliyorsa, içinin de doldurulması lâzım.
İbn Haldun (1332-1406) Mukaddime''siyle anılır. Hatıraları da vardır. Ondan da dersler çıkarılır. Şam''da Timur''la karşılaşması, muhavereleri şaşırtıcı. (Bkz. Nergishan Tekin, Emir Timur, Kariyer Yayınları). Mukaddime, devleti yönetenlerin başucu kitabı olmalı. İbn Haldun Üniversitesi''ni, üstelik kendi vakıflarına kurduran Saray, İbn Haldun''u ne kadar biliyor?
Bizde "kin" üzerinden siyaset yürütülüyor. Başta ayet-i kerîmeyi verdim. Kin asla İslâmla bağdaşmaz. İntikam güdemezsiniz. Piyasa şartlarına rağmen, faize "nas var nas!" diyerek halkı açlık çukuruna itenler, ayet-i kerîmeyi akla getirmeden birlikte yola çıktıkları insanlara, ayrılınca, "kin" duyuyorlar. Faize gelince "nas", kardeşliğe gelince "kin". İslâmın neresindesiniz?!
Bir televizyon programında, "yandaş" gazeteci, eline soru tutuşturuldu mu, tutuşturulmadı mı, bilemeyeceğiz, soruyor:
"Bir tarafta Saadet Partisi var Millî Görüş''e sahip çıkıyor bir tarafta sizinle bir dönem yol yürüyen önemli makamlara gelenler var ayrı partiler kurdular. Geriye dönüp bakınca onlar için ya da bu süreç için bir tanımınız değerlendirmeniz oluyor mu?"
R. T. Erdoğan''ın cevabına bakın:
"O tür bir değerlendirmeyi zül addederim. Onu, onların düşünmesi lâzım. Onlar nasıl bir ihanetin içerisinde olduklarını kendilerinin düşünmesi lâzım. Onlar o makamlara kendileri layık oldukları için gelmediler, o makamlara getirildiler. Eğer onlara bakanlık, başbakanlık verildiyse; onlara bir irade o makamları verdi. Ama onlar bunun kadir kıymetini bilemedi, ha keza diğeri de aynı..."
R. T. Erdoğan, bu sözleri, kendi bakanlar kurulunda yer almış, başbakanlık yapmış insanlara söylüyor.
Siyaset tarihinde, bu cevabın ayrı bir yeri olacaktır muhakkak.
İbn Haldun''un Mukaddime''sinde yer alan Hz. Ömer''in bir mektubunu vereceğiz. Devlet yönetimi için ne gerekiyor, göstereceğiz.