Kinle, düşmanlıkla nereye varırız?!

Dünkü yazımda, yeni rejimimizi kastederek: "Tarikat/cemaat dayanaklı, tek adam ululaması bir rejim. Dediğim gibi Orta Doğu ülkelerinin çokluğunda görülen, "otorite" rejimi. Ne yazık ki bu rejim, derleyici, kucaklayıcı değil; dışlayıcı, düşmanlaştırıcı bir rejim." demiştim.

Yine yüzde 52 oyla yeniden "Cumhurbaşkanı" seçilen R. T. Erdoğan, kazandığını öğrendikten sonra hem İstanbul'da hem Ankara'da yaptığı konuşmalarda, seçildiği hâlde, rakibine yüklenmesi, üstüne üstelik gururla mı desem, sabırlama mı desem, bilemedim, rakibinin yuhalanmasını dinlemesi yeni rejimde, kendisine karşı olanlara nasıl tavır alınacağını çok açık gösteriyor.

Şunu hiç akıllarına getiriyorlar mı? Tavır aldıkları kitle yüzde 48 oyu temsil ediyor. Türkiye'nin yarısı, kendilerine oy verenlerden çok insan, kavgadan uzak durulması gerektiğini mutlaka düşünüyorlardır. Yuhalama karşısında, düşmanca tavır karşısında, içleri burkulmuş içlerinden kimileri , "Yapma reis! Dinden, imandan, nastan bahsediyoruz, sık sık. Peygamber Efendimizi örnek almanız gerekir. Kur'ân hükümleri, hadis-i şerifler ortada. Kin gütmeyiniz buyruluyor." demişlerdir.

Dün, Fransız siyaset bilimci Maurice Duverger'in (1917-2014), Siyasî Partiler kitabından Türkiye'de rejime dair yazdıkları üzerinde durdum.

Maurice Duverger Demokrat Parti'nin iktidara geldiği, düşmez denilen CHP'nin geride kaldığı 14 Mayıs 1950 seçimini değerlendirirken şunları yazar:

"Türkiye, engelsiz ve sıkıntısız şekilde, tek-parti sisteminden plüralizme [çok partili sisteme] geçmiştir. Bugün o, Orta-Doğu devletlerinin en demokratik olanı, feodal klanlar, bir avuç aydının yönettiği hayalî gruplar ya da fanatik dinsel tarikatlar yerine, gerçek partilere sahip bulunan tek Orta-Doğu devletidir." (Çev. Ergun Özbudun, Bilgi Yayınları, 1974, s. 364)

Geldiğimiz yere bakın, "demokrasi"den "otokrasi"ye geçiş.

Daha baskıcı rejimle nasıl karşı karşıya kaldığımızın "yuhlama"dan sonra bir örneğini, Saray'ın hâkimiyetindeki RTÜK gösterdi. RTÜK, Saray Hükûmeti'ne övgü düzmeyen, politikalarını tenkit eden altı televizyon kanalına, seçim gecesi yayınlarından dolayı inceleme başlattı. Deniyor ki:

"Millî iradenin tecelli ettiği seçim günü akşamı FOX TV'de programcılardan Çiğdem Toker'in "Demokrasi sandıktan ibaret değildir" şeklindeki açıklamaları ve yayının tamamı uzmanlarımız tarafından raporlaştırılmaya başlanmıştır. Raporun tekemmül etmesine müteakip ilk Üst Kurul toplantısında dosya karara bağlanmak üzere gündeme alınacaktır. Yine izleyicilerden gelen yoğun şikayetler üzerine sandıkların açılması ve sonuçların belli olmasıyla birlikte halkı aşağılayan, hakaret ve saldırılarla necip milletimizi küçük düşürmeye çalışan konuşmalara yer verilen HALK TV, TELE 1, KRT, TV 5, FLASH HABER ve SZC TV ile ilgili de incelemeler yapılmaktadır."

RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin çok cevval. Hükmünü hemen veriyor. 30 Mayıs tarihli tiviti:

"Millî iradeye, demokrasiye, seçim sonuçlarına saygı duymayan ve halkımızı aşağılayan, aziz milletimizi küçük düşürmeye çalışanların bu tutumlarına sessiz kalmayacağız."

RTÜK Başkanı'nın tivitine karşı "Mehmet Yıldırım" imzalı şu tivit anlamlı:

"Biraz nefes alsaydınız. Ne bu aceleniz. Muhalif kanallar akşama kadar iktidara methiyeler dizse yine de sırf muhalifler diye cezalar keseceğinize emin olduk artık. Çünkü tarafınızda olmayan hiç bir yapıya tahammülünüz yok. 50'den fazla TV kanalı, sayısını bilmediğim radyo, dergi, Onlarca gazetenin desteği ile ülkenin yarısının oyunu alan iktidar bir tarafta, diğer tarafta 5-6 TV kanalı ve radyo ile diğer yarısını alan muhalefet. Haber değerlerini siz ölçün. Kim haklı."

Dediğimiz gibi, halk üzerinde kurulan bu kadar baskıya rağmen, aldıkları oy yüzde 52.

Gazeteci Çiğdem Toker'in seçim gecesi FOX TV'de kullandığı ifadeler üzerinde, Saray destekçisi basın yayın organlarında ısrarla duruluyor, "isyana çağrı" anlamı çıkarılmak isteniyor. Ne demişti:

"Serbest seçimlerle bir siyasal iktidar el değiştirebilir mi sorusu artık kritik bir soru hâline gelmiştir. Aslında şunu demek istiyorum. Demokrasi sadece sandıktan ibaret değildir. Seçmenin kendini diğer alanlarda ifade etmesini de desteklemek gerekir. Hak arama özgürlüklerini kriminalize etmememiz lâzım."

Bu cümlelerde nasıl suç aranıyor, anlamadım! "Kriminalize etme"yi biraz açsaydı, maksat daha anlaşılır olurdu.

Bu cümlelerden, hürriyetinizi alabildiğinize kulanın. Sandıkta anlatamadığınızı, meydanlarda anlatın, halkı uyarın, uyandırın manası da çıkar. Kimsenin şu şartlarda "hadi isyan!" demesi mümkün değil.

Seçim gecesi diğer kanalları da dolaştım. RTÜK'ün tavrını bildikleri için, konuşanlar, temkinliydiler. Suç görülecek cümleler kurmaktan kaçındılar.

Maksatları birkaç kanalı da hizalamak... Zaman ne gösterecek göreceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları