Kimliklere sıkıştırılmış siyaset
ABD Başkanı Reagan'a "teflon" başkan denirdi. Ne yaparsa yapsın, hiçbir sorun Reagan'ı yıpratamaz, Reagan'a yapışmazdı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da durumu aynısı. Hiçbir sorun Erdoğan'a yapışmıyor. Erdoğan her kaba girebiliyor. Girdiği farklı kaplara seçmeni ikna edebiliyor.
Uzun yıllardır kötü giden ekonomik sorun da Erdoğan'a yapışmadı. Erdoğan, ekonomik krizi kimlik siyasetiyle gölgeledi. Kılıçdaroğlu ise yapıcı ve olumlu siyaset diliyle bunun üstesinden gelmeye çalıştı. Seçim kampanyasını bunun üstüne inşa etti. Erdoğan'ın söylediklerine cevap bile vermedi.
Seçimlerin sonucu, Erdoğan'ın oyun planının işe yaradığını gösterince Kılıçdaroğlu, ilk iş olarak kampanya ekibini değiştirdi. Erdoğan'ın oyun planına göre ikinci tur söylemlerini şekillendirdi. Son üç ayda "Artık Erdoğan kamuoyunu oluşturamıyor. Erdoğan'ın bir kampanyası yok." gibi söylemlerin ne kadar arkasının boş olduğu ortaya çıktı. Erdoğan'ın devlette 21 yıldır tahkim edilen gücünü alt edebilmenin düşünüldüğünden daha zor olduğu ortaya çıktı. Erdoğan, seçim sihirbazlığına devam edebilmiş, Kılıçdaroğlu ise top dolandırmıştı.
Muhalefetin ikinci tur stratejileri değişti.
Kılıçdaroğlu'nun meydanların sesini duyamaması şimdilik pahalıya patladı. İlk turdan sonraki keskin U dönüşü ise, seçimde önemli atılım yapan Türk milliyetçileri ile YSP'nin verdiği Kürt oyları arasında ince bir ip üstünde ne kadar yürüyebildiğine bağlı. "Kürt oyları olmadan seçim kazanılmaz." diye diye Türk oylarına muhtaç kalınmış durumda. Muhalifler arasında "Erdoğan gitsin de sonrasına bakarız." diyen de çok, Kılıçdaroğlu'nun yeni söylemine gücenen de. Bu sıkıntıların içinde muhalefetin seçmen tabanını sandığa götürüp götüremeyeceği de henüz belirsizliğini koruyor.
Kılıçdaroğlu ve ekibinin yeni kampanya döneminde yaptığı bir diğer yenilik de seçimin sosyal medyada kazanılmadığının anlaşılması ve tüm ekibin sahaya inmesi. Ne artık "Bay Kemal'in Tahtası" var ne "Airfryer"lı mutfak videoları. Sahaya inmeden, vatandaşla doğrudan temas etmeden seçimin kazanılamayacağı net. İYİ Parti'nin de en güçlü olduğu dönemlerde Meclis kürsüsüne sorunları olan vatandaşı çıkarmasının toplumdaki etkisi, Meral Akşener'in yaptığı il ziyaretleri ve esnaf buluşmalarının İYİP'in yükselişine katkıları kampanya döneminde göz ardı edilmişti. Şimdi ise yeniden keşfedilen bir sürece girildi.
Muhalefetin bir diğer sorunu da ittifak üyesi partilerin tabanlarını oy vermeye ikna edip etmediği tartışmaları. CHP'nin Baykal döneminde Baykal'ın o ünlü ifadesiyle yüzde 20 platosuna oturmasının başarı sayılmasının üstüne Baykal'ın ardından 15 senede de çıkamadığı, ittifakların oy getirmediği, ittifak üyelerinin CHP'yi "sazan sarmalına" aldığı gibi birçok tartışma içinde ikinci tura gidiyoruz.
Sandıkta umut her zaman vardır.
Bunca sıkıntının içinde Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu bu pazar yapılacak. Sandıkta umut her zaman vardır. Türk milleti bu seçimde de oyuna sahip çıkacak ve olgunluk içinde bu seçimi de atlatacaktır. Siyasilerin bu seçimde halkın beklentilerini daha iyi anlayıp seçim sonrası süreçte hızla kimlik siyasetini bırakıp halkın gerçek sorunlarına kafa yorması ana dileğimizdir.