Kılıçdaroğlu, yeni bir toplumsal sözleşme öneriyor
Türkiye'yi en iyi bilen siyaset bilimcilerden birisi olan Faroz Ahmad, "Türkiye'nin kurulduğunda Aleviler için çok fazla Sünni, Sünniler için çok fazla laik, Kürtler içinse çok fazla Türk" olduğunu belirtmişti. Bu üçlü açmaz, Türk siyasetinin üzerinde Demokles'in Kılıcı gibi sürekli sallanıp durdu.
Bu açmazın farklı boyutlarda şiddete vardığı durumlara rastlandı. Bu çekişmenin kimi zaman üstü örtük çekişmelere, kimi zaman ise açık ve hatta silahlı çatışmalara kadar uzandığı oldu. Kendi siyasi mekanizmalarınızla çözemediğiniz sorunları dış güçlerin körüklediği durumlara da sıkça rastlandı.
Türkiye'de "azınlığın haklarına saygı duyarak çoğunluğun yönetimi" olan demokrasi kavramının içinin boşaltıldığı durumlar da yaşandı. Kimlikler temelinde bölünmeleri siyasilerin derinleştirdiği, kimlikleri zırh gibi üstüne giyip oy devşirdikleri, kimlikler için şiddet uygulayanları savundukları durumlara da rastlandı.
Siyasetin bu tarz kimlik çatışmaları ile bölünmesi yalnız Türkiye'de değil, dünyanın da sorunu. Ortak paydaları vurgulamak yerine farklılıklara odaklanmak bu sorunu derinleştiriyor. Demokrasisi etkin çalışmayan toplumlarda bu durum, kimlik temelinde bölünmeye, hatta Lübnan ve Bosna'da olduğu gibi iç savaşa yol açıyor.
Kimliklerin özellikle sürekli küçülen ekonomilerde siyasete malzeme edilmesi, birçok boyutuyla riskli. Yugoslayva'nın dağılmasında on yıl boyunca küçülen ekonominin kimlikler üzerinde baskısı vardı. Böyle bir ortamda popülist liderler, kimlik siyasetine sığınmayı en kolay oy getirecek alan olarak sahiplendi.
Türkiye'de de ekonomi son on yılda sürekli küçüldü. Ekonominin sürekli küçülmesi Türkiye'yi kimlik siyasetine mahkum bir yapıya büründürdü. Bu yapının Türkiye'de bölünmeyi derinleştirdiği su götürmez bir gerçek. Türkiye, giderek artan bir şekilde toplumun farklı grupları arasında ortak paydaların aşındığı bir noktaya geldi ve bu durum günden güne derinleşiyor. Yurt dışına giden göçün bir kısmının ekonomik nedenlerle gittiği kesin ama önemli bir kısım ise seküler kimliğini tehdit altında hissettiği için gidiyor. Eğitimli seküler kesmin göçü, Türkiye'yi ekonomik açıdan bir kısır döngüye sürüklüyor.
İşte Kılıçdaroğlu'nun "Alevi" videosu, böyle bir ortamda kimliklere sıkışmış bir siyasetin ötesine geçmeyi, değerler siyasetini vurguluyor. Türkiye'de kimliklerin birbirlerine olan fobisinin üstesinden gelmeyi, modern değerler temelinde örgütlenmiş, kimlik siyasetinin ötesine geçebilmiş bir Türkiye'yi önceliyor.
Kılıçdaroğlu'nun videosu ve söyledikleri, iktidar bloğunun son on yıldaki kötü ekonomik performansının üstünü örtmek için kullandığı kimlik siyasetinin ötesine geçilmesi için önemli bir açılımı dile getiriyor.
Kılıçdaroğlu'nun videosu ve söyledikleri, Türkiye siyasetinin kilitlenmeye çalışıldığı "kimlik kapanı"ndan çıkarılması, kimliklerin farklılıklarının değil ortak paydalarının vurgulanması, beyin göçü ve sermaye çıkışı gibi kanayan yaraların durdurulması, ortak paydada buluşan insanların ekonomik sorunları aşmak için aynı vizyonda buluşmasını öngörüyor. Kılıçdaroğlu'nun söyledikleri ve odaklandıkları, toplumun dönüşüm talebiyle tam uyumlu olduğu için başarılı da oluyor.
Kılıçdaroğlu'nun söyledikleri ve yaptıkları, Cumhuriyetin ikinci yüzyılında yepyeni bir Türkiye müjdeliyor.