Kılıçdaroğlu 'Türk' meselesinde öne mi geçiyor?
Erzurum'da çok çirkin hareketler oldu. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu konuşurken bir grup Ekrem İmamoğlu'na ve onu dinleyen kalabalığa saldırdı.
Kendi darbelerine zemin hazırlamak isteyenler, anlaşılan, önce devşirdikleri güruhları saldırtacaklar, sonra belki de seçimi yaptırmayacaklar.
İktidarlardan düşmemek için bütün hileli yolları, kaba yolları deniyorlar.
Şimdilik saldırılara girmeyeceğim.
Kemal Kılıçdaroğlu'nu, dün verdim, "Ne Batı ne Doğu, bu Türk'ün Yolu" başlığı altında, Turan ülkelerine uzanan demir yolundan bahsetti.
CHP'den başında, yepyeni yollar açan K. Kılıçdaroğlu'nun Türk dünyasına açılmasını çok önemsiyorum.
Burada kaç defa yazdım... Eski CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, Türk dünyasını öne çıkarmıştı. 6 Ekim 2020'de yayınlanan "Ecevit 'Turancıydı' diyebilir miyiz?" başlıklı yazımda Türk dünyasıyla ilişki kurulması gerektiğine dair sözlerini vermiştim. Türk dünyasıyla ilgilenmesine karşı tavır alanlar da ağır konuşuyorlardı. Erdal İnönü'nün başında olduğu SHP, DYP ile koalisyon hükûmeti kurmuştu. Ecevit, SHP'yi kastederek "Ben, son yıllarda, 'başka ülkelerdeki Türklere önem vermemiz zamanının geldiğini' belirttikçe, bugünkü koalisyon ortakları arasında bulunan Sosyaldemokrat Halkçı Parti'nin bazı sözcüleri, beni ırkçılarla, Turancılıkla, şovenlikle suçlamışlardı, ama çok şükür, iktidara gelince, kendileri de devlet olarak, millet olarak bu ilgiyi göstermemiz gerektiğini kavramış bulunuyorlar." demişti.
Üzerlerindeki Sovyetler'in sinmişliğini temizleyemeyenler, ucundan ucundan Kemal Kılıçdaroğlu'na dokunduracaklardır.
Daha önce "Ecevit'in Türklükten bahsetmesi Turan'dan bahsetmesi demektir. 'Turan'a itiraz eden "Türk"e itiraz eder!' demiştim. Bu sözüm K. Kılıçdaroğlu için de geçerli.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun 3 Ekim 2022 akşamında yayınlanan, başörtülülerle helalleşme videosunda, masasının üzerinde Ziya Gökalp'ın "Türkçülüğün Esasları" kitabı duruyordu. "Siyasî İslâmcılar"ın itiraz edeceğini bile bile Gökalp'ın kitabını göstermek istediği açıktı.
K. Kılıçdaroğlu'nun Turancılarla helalleşmek isteyip istemediğine dair yazmış, sonra kendisiyle konuşmuştum. O konuşmamızı kısaltarak vereceğim:
"-Helâlleşmeden bahsediyorsunuz... Sonra çok tartışılan konuşmanızda, masa üzerinde Ziya Gökalp'ın 'Türkçülüğün Esasları' duruyordu. Bilerek mi koydunuz yoksa daha önce masa üzerinde miydi?
Kılıçdaroğlu: Zaten masanın üzerinde duruyordu. Ben onu lise yıllarımda da okumuştum.
-Kitabı görünce aklıma geldi. Bu durumda Turancılarla helâlleşmeyi, yazımda belirtmiştim. 3 Mayıs 1944 meselesini biliyorsunuz. Stalin'in tehditleri karşısında içeride Turancılar toplanmıştı... Atsız, Alparslan Türkeş, birçok isim. (...) Bir de şunu açıklamayı düşünüyor musunuz? Turancılarla da helâlleşeceğiz, ifadeniz olacak mı?
Kılıçdaroğlu: Toplumun her kesimiyle oturup acılarımız tatlılarımız ne varsa herkesle oturup konuşmamız lâzım, helâlleşmemiz lâzım.
-Son olarak şunu soracağım: Amerika'ya gittiniz, İngiltere'ye gittiniz, Almanya'ya gideceksiniz. Bir Türk Dünyası gerçeği var. Türk Devletleri Teşkilâtı var. Yeni başkan da seçildi. Özbekistan Cumhurbaşkanı Türk Devletleri Teşkilâtı'nın yeni başkanı oldu. Türk ülkelerine de gitmek, en azından başkan sıfatıyla Özbekistan'ı ziyareti düşünüyor musunuz?
-Arslan Bey, çok gitmek istedim. Türk cumhuriyetindeki gazetecilerle oturdum, özel sohbetler yaptım, toplantılar yaptım. Büyükelçileri özellikle çağırdım, akşam yemeği verdim...
Anlaşılan o ki; CHP yönetimi alınca, Kılıçdaroğlu'nun ilk gideceği ülkeler Türk ülkeleri."
K. Kılıçdaroğlu, o konuşmamızda, bana, yazılmamak kaydıyla özel bilgiler de vermişti. O bilgileri cumhurbaşkanı seçildiğinde yazacağım.
*
Sol kanattan gelenler "Türk", "Türk dünyası" derlerken, "Turan" demelerine ramak kalmışken, İslâmcı cenah "Turancılık"tan uzak duruyor. Sanırlar ki, herkes dışarı, Türkler içeri... "Ümmet" parçalanacak. Hâlbuki "ümmet" demek "Türk" demek.
İslâmı inhisarlarına alan bazıları ezelden beri Türkleri Ye'cûc-Me'cûc gösterirler. Hz. Peygamber'den özellikle Hz. Ömer'den sözler naklederler. Olabilir mi?!
Kehf, (18/93-97) ve Enbiyâ (21/96-97) surelerinde Ye'cûc-Me'cûc'den gelecekte ortaya çıkacak bir topluluk olarak söz edilir. Türkler var olan topluluk. Gerçekte ortaya çıkacak topluluk nasıl "Türkler" gösterilerek "bozguncu", "kâfir" statüsüne konabilir!
Bizdeki İslâmcılar Arap yorumcuları İslâmın rüknü kabul ettikleri için, eğer onlar Türkleri "bozguncu" takımında göstermişlerse bu doğrudur!
"Siyasî İslâmcılar"ın, "Türk"ü Türk saymamakta ısrarları, 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında "üç tarz-ı siyaset" tartışmalarının büyük etkisi vardır. Öyle bir tartışma ki, Babanzadelerden Süleymaniyeli Ahmed Naîm (1872-1934) "Siyasî İslâmcılar"ın başını çekerken, kardeşi İsmail Hakkı (1876-1913), İttihat ve Terakkî içinde faaldir. Maarif Nazırlığı da yapmıştır. Böyle bir garabetle de karşı karşıyayız. (Yusuf Akçura'nın "Üç Tarz-ı Siyaset"ini, Kahire'de, 1903-1907 yılları arasında çıkan haftalık "Türk" gazetesindeki tartışmaları da alarak "Üç Tarz-ı Siyaset ve Tartışmalar" başlığıyla yayınladığımızı hatırlatırım. Bilge Kültür Sanat Yayınları.)
Avrupa'nın içlerinden Orta Asya'nın derinliklerine, ta öbür ucuna kadar, batıdan doğuya, güneyden kuzeye "Türk" var. Ümmetin parçası bile değil; kendisidir.
Türk'ü inkâr kendini inkârdır.