Âkif... Türk'ün şairi Türk'ün mütefekkiri
Bazı "İslâmcılar" Mehmet Akif''ten bilerek bahsetmiyorlar. Sebep olarak İstiklâl Marşı''mızda iki ayrı mısrada "ırk" kelimesinin geçmesi. ("Kahraman ırkıma bir gül ne bu şiddet bu celal" ve "Ebediyyen sana yok ırkıma yok izmihlâl")
Onların meselesi "ırk"la değil; "Türk"le. "Türk Adını Silme Planı" kitabımızda var; Âkif''in Safahat''ını mısra mısra inceledim, Türk ruhunu işlediğini bir bir ortaya koydum. Böyle olmasa, ne İttihat ve Terakkî Cemiyeti/Fıksası''na yakın durur, ne de Teşkilât-ı Mahsusa''da ölümü göze alarak faaliyet gösterirdi.
M. Kemal Atatürk, yönünü Batı''ya döndürdüğü için bizim İslâmcı cenahta Batı bütünüyle "tek dişi kalmış canavar"dır. M. Âkif, bir başka da farkı ortaya koyuyor: "Bakarak hangi zeminden yürümüş Avrupalı / Aynı izden sağa yahut sola hiç sapmamalı / Garp''ın efkârını mal etmeli Şark''ın beyni / Duygular çıkmalı hep aynı kalıptan; yani / İçtimaî, edebî hâsılı her meselede / Garbı taklit edemezsek, ne desek beyhude."
Bir hesapları da II. Abdülhamit''le ilgili. Abdülhamit''i mütedeyyin ve "Ümmetçi/İslâmcı" bilirsiniz. Bir tarafıyla müstebit ve bir tarafıyla en çok borçlanan padişah. Duyûn-ı Umumiye''yi getiren odur. Nasıl mı? Muharrem Kararnamesi''yle. O kararnamenin özü şu: Osmanlı Devleti''nin ödeyemediği iç ve dış borçlarını düzenlemek gayesiyle alacaklıların taleplerine göre, 28 Muharrem 1299''da, (20 Aralık 1881) açıklanan karardır. Hicrî tarihe göre Muharrem ayında imzalandığı için "Muharrem Kararnamesi" diye anılmıştır. Bu kararnâmeden sonra alacaklı yabancıların kontrolünde Düyûn-ı Umumiye kurulmuştur.
Şimdi İslâmcılarımız iktidarda... Doları fırlattılar, sonra, arka kapıdan dolar satıp ateşi biraz düşürdüler ama diğer taraftan tarihimizde görülmedik bir borç yükün altına girdik. Yeni "Muharrem Kararnamesi" imzalarlar mı!?
Sanılıyor ki, doların ateşi, 20.4''e çıktığında Reisimiz, sihirli değneğiyle şöyle bir dokundurdu, bir gecede 10''a indiriverdi!
İslâmcılarımız Mehmet Âkif''e, Abdülhamit hakkında ağır sözler ettiği için karşılar.
Ünlü şairimiz Mithat Cemal Kurtay (1885-1956), Âkif''le çok yakındı. Kitabını da yazdı. Âkif için: "Âkif, üç padişahtan Reşad''a kızıyor, Hamid''den iğreniyor, Vahdeddin''e hem kızıyor hem de iğreniyor." der.
Bugün Âkif''in 85. ölüm yıldönümü. Âkif aynı ay içinde doğdu, yine aynı ayda yedi gün arayla vefat etti. (20 Aralık 1873-27 Aralık 1936).
Mehmet Âkif''i ne kadar tanıyoruz?
Hicran Göze, o ihtişamlı kalemiyle Âkif''i niçin tanımamız gerektiğini "Mehmed Âkif-Hüzünlü Bir Yolculuk" (Kubbealtı Yayınları) kitabının ithafında anlatır:
"Bu kitabı, Mehmed Âkif gibi vatanı ve inancı için icâbında dünya nîmetlerine sırt çevirebilmiş, mahrumiyetlere katlanabilmiş faziletli insanları çok iyi tanımalarını ve sevmelerini istediğim, aralarında evlâtlarımın ve torunlarımın da bulunduğu Türk gençliğine ithaf ediyorum."
Dört baskı yapan kitabın ikinci baskısında yine Mehmed Âkif''i tanımaya ne kadar ihtiyacımız olduğunu vurgular:
"Müslümanların, Müslümanlığın ahlâkından, yâni özünden ve gerçeğinden çok uzaklara düştüğü, altınla, gümüşle kucak kucağa yaşar olup ihtişam ve gösterişe merak sardığı devrimizde, bütün bunlara yan gözle dahi bakmayarak Hak bildiği yolda yürüyüp, madde planındaki fakirliğine asâletle göğüs gerip, kimseden bir şey beklemeden büyük bu fazilet mücâdelesi veren Âkif''i tanımaya bugün hepimizin çok ihtiyâcı var."
Âkif''i oraya buraya çekmeyelim. O Türk''ün şairi, o Türk''ün mütefekkiri... Onu anlamak bir çıkış yoludur.