KHK'ya farklı yorum
Devlet Bey'in hukukî ve siyasî konulardaki başdanışmanı Avukat Fethi Yıldız'ın, bana, "Sivillerin 15-16 Temmuz'un devamı niteliğindeki eylemlere müdahalesi" tartışmalarına dair gönderdiği "bilgi notu"nu, tarihe not düşmek adına, veriyorum:
"Ülkemizde 15 Temmuz 2016 gecesi Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde örgütlenmiş olan CIA güdümlü bir cunta tarafından demokratik anayasal düzeni şiddet kullanarak ortadan kaldırma teşebbüsü sonrası ilân edilen olağanüstü hâl kapsamında çıkarılmıştır.
Olağanüstü halin ilan edilmesine yönelik karar, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin onayına sunulmuş ve genel kurulun 21.07.2016 tarihli ve 1116 sayılı kararıyla onanmıştır.
KHK, Anayasa'nın 121. maddesine dayanılarak ve olağanüstü hâlin geçerli olduğu dönem içerisinde yurdun tamamında geçerli olmak üzere çıkarılmıştır.
Anayasanın 148. maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesi: "Olağanüstü hâllerde, sıkıyönetim ve savaş hâllerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesi'nde dava açılamaz. Yargısal denetim yapılamaz."
8 Kasım 2016 tarihli 6755 Sayılı olağanüstü hâl kapsamında alınması gereken tedbirler ile bazı kurum ve kuruluşlara iç düzenleme yapılması hakkında KHK'nın değiştirilen kanunda yer alan 37. maddenin birinci fıkrası şöyledir: "15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında karar ve tedbirleri icra eden her türlü adli ve idari önlemler kapsamında görev alan kişilere görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari mali ve cezai sorumluluk doğmaz."
696 sayılı KHK 121. maddesinde şu ifadelere yer verilmiştir: "15.07.2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında birinci fıkra hükümleri uygulanır."
Düzenleme son derece açıktır. 6755 sayılı kanunun 37. maddesinin birinci fıkrasına ek yapılarak, hain FETÖ darbesinin bastırılmasında mukavemet gösteren sivil vatandaşların bu fiillerinden dolayı idarî, cezaî sorumluluk doğmaz. Bu düzenleme 15 Temmuz gecesi ve 16 Temmuz günü darbecilere karşı meşru müdafaa hakkını ve direnme hakkını kullanan, darbeyi püskürten Türk vatandaşlarının yargılanma muafiyetini düzenlemektedir.
TCK'nın 25. ve 26. Maddeleri, düzenlemenin hukukî dayanağıdır. TCK'nın 26. maddesindeki düzenlemeyle, görevin ifası ve darbenin bastırılması sırasında yapılan fiiller hukuka uygundur. TCK'nın 25. maddesindeki düzenleme ise meşru savunma hakkıdır. Meşru müdafaa hâli de hukuka uygunluk nedenidir. Anayasanın 17. maddesinde 07.05.2004 tarihinde yapılan değişiklik de aynı doğrultudadır.
Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek görevini aziz Atatürk Türk gençliğine vasiyet etmiştir. Türk Milliyetçileri için bu vasiyet tüm hukuki normların üzerindedir."
Fethi Yıldız'ın tahlili böyle... Fethi kardeşim, 12 Eylül öncesinde beraberdik. Sen üstelik İstanbul Ülkü Ocakları başkanıydın. "Atatürk'ün Türk gençliğine vasiyeti"ni yerine getirmek için koltuğunun altında hukuk kitaplarını da eksik etmeden vuruştun. Kaç defa da gözaltına alındın. Arkadaşların şehit düştü. Devlet dokuzunu idam etti, binlercesini hapse tıktı.
Neden böyle bir madde kimsenin aklına gelmedi?