Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Dr. Fatma ÇELİK
Dr. Fatma ÇELİK

Kentsel dönüşüm düzenlemelerine dair

Kentsel Dönüşüm Yasasıyla tapularımız elimizden mi alınacak?” sorusu mülk sahibi vatandaşın aklındaki türlü endişelerin yanına eklendi. Ekonominin malum durumunda mülk almak zaten hayli zorlaşmışken, zamanında alınan mülkün de elden gitme tehlikesinden bahsediliyor olması kafasında tam da net olarak anlaşılamayan bu düzenlemeyle tedirginliğini arttırdı. Üstelik, vatandaş tedirgin olmakta haklı…

Rezerv alan kavramının kapsamı

Rezerv alan ne demek? Bu Kanun (6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun) uyarınca gerçekleştirilecek uygulamalarda yeni yerleşim alanı olarak kullanılmak üzere, TOKİ’nin veya İdarenin talebine bağlı olarak veya resen, Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenen alanlar” rezerv yapı alanı.

Peki, bu tanım nasıl değişti? Yeni yerleşim yeri olarak” ibaresi madde metninden çıkarıldı ve rezerv yapı alanı kapsamı genişletildi.

Kentesel Dönüşüm Başkanlığı’na geniş yetkiler

6306 sayılı Kanun açısından yetkili kurum olarak “Kentsel Dönüşüm Başkanlığı” gösterildi ve riskli yapı tespiti ile Hazine taşınmazlarının değerlendirilmek üzere Bakanlığa tahsisine ilişkin görev, hak ve yetkilerin bundan sonra Kentsel Dönüşüm Başkanlığı’nca kullanılmasını sağlamak üzere değişiklik yapıldı.

Yani, rezerv alan ile ilgili tüm yetki bu Başkanlıkta.

Dolayısıyla, yerel yönetimlerin yetkileri de kısıtlanmış oldu.

Riskli yapı tespit edildiğinde ev sahibi konutunda olmasa dahi kolluk gücüyle tespit yapılabilmesi, riskli yapıların yıktırılmasında maliklere yalnızca 90 günlük bir süre tanınması, tahliyenin engellenmesi veya maliklerin yurt dışında bulunması halinde kolluk kuvvetlerinin devreye girebilmesi, söz konusu yeni düzenlemenin idareye ne kadar geniş yetkiler verdiğinin açık göstergeleridir.

Niyete bırakılmamalı

Ancak bu denli geniş yetkilerin keyfiyetlere yol açmaması için bazı sınırlandırmaların da yapılması gerekir. Zira konutta ev sahibi bulunmaksızın kolluk kuvvetleriyle konuta girilmesi, konut dokunulmazlığı hakkının da açıkça ihlalidir.

Bu zamana kadar, kentsel dönüşüm adı altında yapılan dönüşümler, kentsel ve kırsal alanların afetlere hazır ve güvenli yapılar oluşturmak yerine, yapılaşmayı arttıran, dikey mimariyle planlı yapılaşmadan uzak sonuçlar vermiştir.

Şimdi getirilen değişiklik ise, uygulamada ortaya çıkan bu kötü kentleşme sorununun yanında, bir de vatandaş için mülkiyet hakkını tehlikeye düşüren, hak arama hürriyetini kısıtlayan bir nitelik taşımaktadır.

Bu açıdan düzenlemedeki “hız” hevesiyle savunma, keşif, bilirkişi incelemeleri ve istinaf sürelerinin kısaltılması ile yürütmeyi durdurma taleplerine dair kararlara itiraz edilememesi, hak arama hürriyetini olumsuz bir şekilde etkilemektedir.

Gerçekten de düzenleme, insanların ev ve dükkânlarını kaybetmesine neden olabilir. Bu da Anayasa temelli bir hak olan mülkiyet hakkının ihlal edilmesi anlamına gelebilir.

Üstelik riskli yapı hakkındaki kararların yeter sayısı da azaltılmış, bu durumda çoğunluk görüşünü paylaşmayanların hakları yok sayılmıştır.

Bu açıdan vatandaşın hak arama hürriyetine sınırlama getirilmesi, zaten tehlikeye sokulan mülkiyet hakkının daha da büyük oranda etkilenmesine yol açmaktadır.

Planlı ve güvenli kentleşme, hepimizin arzusu; ancak torba kanunlarla getirilen dayatmalarla birilerinin iyi niyetine, insafına bırakılmak, Anayasal hak ve hürriyetlerimizin kamu eliyle ihlal edilmesi tehlikesiyle karşı karşıya olmak ve buna karşı hukuki güvencemizde eksiklik olması büyük bir sorundur.

Yazarın Diğer Yazıları