Kemmiyet mi, keyfiyet mi?
Recep T. Erdoğan Gezi Parkı’nda başlayan protestolarda neden yenildi biliyor musunuz? “Kemmiyet”e güvendi, “keyfiyet”i hiç kaale almadı.
“Keyfiyet” ve “kemmiyet”i Ak Parti yönetiminin -belki- anlayacağı bir dille anlatayım, hem de bildik bir imzanın tarifiyle:
Keyfiyet: “Müslümanlığın insanın tavır, davranış, söz ve düşüncelerine aksetmesi; tabir-i diğerle, müslümanlığı özümsemesi, kendi tabiatına maletmesi, onda derinleşebildiği kadar derinleşmesi demektir. Eskiler bu manayı ifade için lazım-ı gayr-ı mufârık tabirini kullanırlardı. Buna göre keyfiyet, müslümanlığın insan fıtratının lâzım-ı gayr-ı mufârıkı yani ayrılmaz bir parçası haline gelmesi ve getirilmesi anlamına gelir.”
Kemmiyet: “Tek kelimeyle, sayı demek.”
Bu tarifleri yapan zat (ismi sonra vereceğim), “kemmiyet”i de önemsiz görmüyor ama şunu söylüyor:
“Hâlbuki düşünmeyen, okumayan, ibadet u taati olmayan, evrâd u ezkârı bulunmayan insan kuru bir insandır. Hayatında bunlara yer vermeyen kim olursa olsun kurumaya mahkûmdur.”
Yukarıdaki tarifleri yapan zat, AKP yönetiminin üzerinde düşünmesi gereken bir hususu açıklıyor:
“Gerek Emevîlerin gerekse Abbasilerin kuruluş aşamasında saff-ı evveli teşkil edenler dava ve düşüncelerinde hassas ve sâdık kişilerdir. Belki bazılarında hassasiyetlerinden kaynaklanan yanlışlıklar vardır. Ama sonra gelenler halk tabiriyle ’har vurup harman savurmuşlardır.’/ Osmanlılar da farklı değil. Bidâyette çok saf ve çok durudurlar. Amma, bir devlet hâline gelince o keyfiyet ve saffet korunamamıştır.”
İslâmî tabirleri çıkartın ve öze bakın: Sayı mı, kalite mi?
(Yukarıdaki alıntılar Fethullah Gülen’indir. Belki AKP yönetimi itibar eder diye yazdım. İstedikleri adlandırmayla söylersek, “Hizmet” içindekiler de kendilerine bir pay çıkarırlar ve AKP’nin tavrını sorgularlar.)
Ey Ak Parti yönetimi! “Kemmiyet”e mi yoksa “keyfiyet”e mi güveniyorsunuz? “Benim kalabalığım senin kalabalığını döver” havasına girdiniz, “duran adam” zekâsına karşı, izafî “duran adama karşı duran adam”ı çıkardınız.
Şimdi, yine “kemmiyet”inize güvenerek meseleyi Gezi Parkı’na indirgeyip halk oylaması yapacağız, diyorsunuz.
Yunus “keyfiyet”i öyle güzel vurgulamış ki: “Yunus Emre der hoca / Gerekse bin var hacca / Hepisinden iyice / Bir gönüle girmektir”
Son sözüm: “Ve in tutı’eksere men fî’l-ardı yudıllûke ’an sebîlillâhi in yettebi’ûne ille’z-zanne ve in hum illâ yahrusûne”. (“Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar.”) (En ’am, 6/116)