Kemal Kılıçdaroğlu'nun performansı
Kemal Kılıçdaroğlu, önceki gün, TBMM''de, performansının doruğundaydı. Ak Partililer, öfkende deliye döndüler, desem yeridir.
K. Kılıçdaroğlu, bütün sataşmaları sükûnetle karşıladı. Kavgaya girmedi. Kendisinden emindi.
Daha sonra cevap için Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ve Ak Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş çıktı. Kemal Kılıçdaroğlu''nun dillendirdiği konuşmaların hiçbirine cevap vermediler.
Fuat Oktay''ı bir kenara koyuyorum, o politikacı değil, Cumhurbaşkanı adına konuşuyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak bir parti başkanının aleyhinde konuşması ne derece doğru? Teknokrat olarak CHP Genel Başkanı''na cevap verebilirdi. Elbette o an için elinde bilgiler olmayacaktı. Hazırlığını yapar, daha sonra bütün bilgi ve belgeleri önüne sererdi. Bayatlamış ithamlara sığındı. CHP''yi PKK''ya, "FETÖ"ye bağlamak istedi.
"FETÖ"yü tırnak içinde göstermem, dikkatinizi çekmiştir. Öyle bir örgüt yok. "FETÖ" adlandırmasıyla, asıl örgüt kamufle ediliyor. Bir örgüt var. Kastedilen Fethullah Gülen''in başını çektiği cemaatse, onun adıyla anılmalıdır. Kendilerine "Hizmet Hareketi" gibi ad vermek istediler ama resmiyete dökmediler. Üstelik tutturamadılar da. Herkes "Fethullah Gülen Cemaati" olarak biliyor ve öyle anıyor. Daha başta "FETÖ" diye adlandırmanın yanlışlığını belirttim. Başka yazan da oldu. "Apo"ya benzetilerek konan kıytırık ad, Türkiye''ye kastedenlerle mücadeleyi sulandırıyor. Bütün yıkıcı bölücü, örgütler, kendilerinin kabullendiği adla anılır. O adlar insan zihninde de yaptıklarıyla belirir; iyiyse iyi, kötüyse kötü.
Numan Kurtulmuş, partide R. T. Erdoğan''dan sonraki isim. Politik konulara asıl cevap vermesi gereken kişi o. İddiaların hiçbirine cevap vermedi, konuşmuş olmak için konuştu. Ardından milletvekilleri neredeyse birbirlerine gireceklerdi.
K. Kılıçdaroğlu, uzun uzun uyuşturucu meselesini anlattı. Sorularına cevap alamadıkları söyledi. Konuşmasında iki husus dikkatimi çekti.
"Bakınız, sizin ... milletvekillerinin iradesiyle bir kanun çıktı burada, yolsuzlukları yasallaştıran bir kanun çıktı; hiç haberiniz bile yok çünkü siz sadece -kusura bakmayın- el kaldırıp indiriyorsunuz... Bakınız rüşveti, hırsızlığı meşrulaştıran bir kanuna ''Evet'' dediniz. Bir daha söylüyorum, rüşveti, yolsuzluğu meşrulaştıran bir kanuna ''Evet'' dediniz."
Bu sözler üzerine büyük tartışma çıktı. Ak Parti sıralarından sesler yükseldikçe yükseldi. Hakikaten Kemal Kılıçdaroğlu''nun o uğultular bağrışlar arasında okuduğu kanun maddesi, kim ne yaparsa yapsın, hakkında soruşturma açılmayacağını gösteriyordu.
Numan Kurtulmuş: "Zaten Kılıçdaroğlu''nun buradaki konuşması Genel Kurul bütçesi konuşması değil, cumhurbaşkanlığı adaylığı konuşması." diyerek, Kılıçdaroğlu''na, adaylığını telaffuz ettirmek istedi.
K. Kılıçdaroğlu, "rüşvet alan büyükelçi" meselesinden arada bir bahseder. Bütçe konuşmasında da bahsetti:
"Şimdi, size bir soru: Allah aşkına söyleyin ya! Bana cevap vermeyin, eve gittiğinizde ilkokula giden çocuğunuza sorun. ''Rüşvet alandan Türkiye Cumhuriyeti devletinin büyükelçisi olur mu?'' diye sorun. Sorun Allah aşkına ya! Hadi, ona sormuyorsunuz, eşinize sorun, akrabanıza sorun, komşunuza sorun. Ya, bu memlekette, Ak Parti''nin içinde de son derece değerli, büyükelçilik yapacak insanlar var ya. Ya, rüşvet alandan 21''inci yüzyılın Türkiyesinde büyükelçi mi atanır?"
Benim merak ettiğim şu: Rüşvet aldığı iddia edilen büyükelçiden bahsediliyor, ama Saray hiçbir surette bu meseleye girmiyor.
O zaman "Sükût ikrardan gelir." demezler mi?