Kaza mı, suikast mı?!
Dünya gündeminde İran var. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisî’nin, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın, Tebriz Valisi Mâlik Rahmetî’nin, Tebriz Cuma İmamı Ali Al-i Hâşim’in ve daha beş kişinin helikopterin düşmesiyle hayatlarını yitirmesi büyük yankı uyandırdı.
Şimdilik “düşmesiyle” diyoruz. İncelemelerden sonra belki “düşürülmesiyle” denilecektir. “Düşürülmesiyle” denilemese bile, bu kuşku sürekli var olacaktır.
Çünkü İran, İsrail’in saldırılarına doğrudan ve dolaydan silahla karşılık veren bir ülke.
İsrail’in bir kulağını İran’a vermesi boşuna değil. Ve şu bir hakikat ki; ne İran İsrail’i, ne İsrail İran’ı boş bırakacaktır.
İsrail bir dinî devlettir, İran da öyle... İsrailli Siyonistlerin elinde Tevrat, İranlı Şia’nın elinde de Kur’ân var. Açın eski Ahit’i (Tevrat’ı) Siyonistlerin Fırat Nehri’nin ötesine uzanan emellerini okursunuz. Açın Kur’ân-ı Kerîm’i Yahudilerden ne maksatla bahsedildiğini okursunuz.
Size Kur’ân’da geçen İsrail oğullarıyla ilgili ayetleri işaretlersem, buradan dönüp Eski Ahit’e geçersem, iki tarafın karşı karşıya gelmelerinin kaçınılmaz olduğunu görürsünüz. Bizim de yönetim itibarıyla Kur’ân destekli hareketimiz dikkate alındığında, İran’dan sonra İsrail’le karşı karşıya gelen ve hatta dolaydan savaşan bir ülke olduğumuzu söyleyebiliriz.
İsrail yayılmasını “din”e bağlayarak kutsuyor.
“Tevrat” diyoruz, “Eski Ahit” diyoruz, “Tanah” diyoruz... Kafa karışıyor. Net bilgi vermek gerekir:
Kendi yazdıklarından çok kısa aktaracağım:
“Eski Ahit” (Tevrat, Zebur) ve “Yeni Ahit” (İncil)’ten oluşur. Eski Ahit’in 39 kitabından ilk 5 kitabı Musa’ya verilen Tevrat’tır. Daha çok Eski Ahit’e, “Tevrat” da denir. Eski Ahit; Mezmurlar, Süleyman’ın Özdeyişleri, Vaiz ve Ezgilerin Ezgisi kitaplarını, ayrıca Eyüp, Yunus, Yeremya, Yeşaya ve Daniel gibi “küçük peygamberler” olarak adlandırdıkları kitapları içine alır.
Siyonistlerin kitaplarını adlandırmaları bize göre karışık. Genel olarak “Tanah” adlandırması da vardır.
“Büyük İsrail” deyince Tanah’ta yer alan “Mısır Irmağı’ndan Fırat Irmağı’na kadar uzanan topraklar” kastedilir.
İsrail’in mütemadiyen genişlemek istemesi, karşılıklı antlaşmalarla, her iki tarafın da -iç içe geçseler dahi- bir hareket alanları olduğu hâlde Siyonistler, özellikle Batı Şeria’da Filistinlileri sürekli taciz etmeleri, evlerine, arazilerine konmaları, vurup öldürmeleri, tutuklamaları Suriye’den gasp ettikleri Golan Tepeleri’ni bırakmamaları, Nil’den Fırat’a çizilen yolda kazanılan mevziler olarak gösterilir.
Müslümanlar aleyhine genişleme tehlikesi varken, dinî rejimle yönetilen İran’da Yahudi imajının nasıl olacağını, “devlet”e sahip Yahudilerin nasıl görüleceğini tasavvur edebilirsiniz.
Bir İslâmî kaynaktan şu satırları aktaracağım:
“Kur’an-ı Kerim’in çok yerlerinde “Yahudiler’in karakterleri ve vasıfları zikredilerek, bu kötülüklerinden dolayı tehdit edilmekte, azarlanmakta ve tahkir edilmektedirler. Meselâ kendilerine verilen nimetlerin karşılığında şükürsüzlüklerinden, Allah’a şirk koştuklarından, kendilerini yeryüzünde üstün ırk olarak gördükleri için gurur sahibi olduklarından, mezmûm hasletler olan hırs ve tamâ ile zillet içinde kaldrıklarından bahsedilmektedir.”
İran cumhurbaşkanı ya suikasta uğramışsa?!
İşte o zaman dönüşü olmayan bir yola girilebilir.