Yaşından utanma, başından utan…
Hassas konu. ‘Yaş almışlar.’ Çok kırılganlar. Çoğu küçük bir kelebeğe benziyorlar. Neden normal kelebek değil, çünkü kelebekler küçüldükçe daha naifleşirler. Dokunmaya korkarsın, yakalamaya cesaret edemezsin. İncinme ihtimalleri çok yüksektir. Yine de istemeden zarar verebilirsin. İşte yaşlıları böylesi narin görüyorum. Kırılmaya çok müsaitler. Maalesef sadece bedensel olarak değil, ruhsal olarak da çok hassaslar.
Kolay değil, uzun bir ömür yaşıyorsun. Gençliği tadıyorsun. Gücü, varlığı veya darlığı. Acıyı, tatlıyı. Bir sürü doğuma, bir sürü ölüme şahit oluyorsun. ‘Allah gördüğünden geri koymasın.’ diye bir dua vardır. Çok ederim. Ama işte yaşlanmak, gördüğünden geri kalmak. Koşarken, yürüyemiyorsun. Coşarken, mecalin izin vermiyor. Ve tüm bunları birebir kalbin de seyrediyor.
Bazen diyorsun; “20 yaşında şehit olanlar, dokuz yaşında trafik kazası geçirip hayatını kaybedenler, uzun bir ömür yaşama şansını hiç bulamayanlar var.” Bunları düşününce; “Ben neden yaşlandım, niye gücümü kaybettim?” diyemiyorsun. Kabullenişe geçiyor hatta şükrediyorsun. Ama bir yandan da yediremiyorsun. Onca yıl gözünün içine bakan, aldığın kararları sorgusuz uygulayan ailen, senin aczine nasıl destek olabiliriz diye etrafında dolanıyorlar. (Tabii şanslıysan.)
Gözler terk ediyor, dişler terk ediyor, güç ve genel sağlık terk ediyor. Ki o sağlık muhtemelen, sahipken kıymetini bilmediğimiz sağlık. “Belki dikkat etseydim şu an daha iyi olabilirdim.” diyorsun. Hey gidi..
Bu konuştuklarım hepimizin bildiği, ortada olan hâller. Ben bu hafta kendi koşulları dâhilinde bize can, kan vermiş bir ebeveyn için yapılabilecek en ufak bir fedakârlığın hissettirdiği huzurdan bahsetmek istiyorum.
Yetenek, başarı, mevki, makam, ödül, alım gücü. Hamdü senalar olsun, hepsinin tadına baktım. Her gün şükrettiğim bir hayatım oldu. Evlat ve anne olabilmek, ruh ve beden sağlığı, hepsi nasip oldu. Sonsuz şükür. Ama yaşını alıp dinlenme zamanına gelmiş, (babamın emaneti) ‘canım annemin yanının mutluluğu’nun çok değişik bir hazzı var. Bilge, huysuz ve tatlı bir kadın olan annemin bütün ihtiyaçları giderilmiş bir şekilde, tertemiz yatağına uzandığında içimde oluşan huzuru ve mutluluğu açıklayamıyorum. Derin uyuduğu anda çıkardığı sesleri duyduğumdaki hislerimi kelimelere taşıyamıyorum. “Kendini çok yordun annem. Dinlen” diyorum.
Koskoca ömür yaşadım. Bu nasıl, beni en çok mutlu eden şey olabilir? Bir yanı çok ağır. Hayat boyu idolün olmuş, vicdan ve çalışkanlık sembolü annenin, gözünün önünde bebek gibi hassaslaşması. Doğrusunu doğru, yanlışını yanlış bellediğin ebeveyninin yavaş yavaş güçten düşmesi. Yüce Rabbimin ömür takdiri ile ‘Yasin’ suresinin 68. ayetinde anlatıldığı gibi tersine dönüp çocuklaşmasını izlemek çok dokunaklı.
Hâlâ hayatta oldukları, ellerini tutabildiğiniz için mutlu olurken, bir yandan alt üst oluyorsunuz. Bebek gibi ama hafif değil, kaldırıp indiremiyorsunuz. Çok itina göstermeniz gerekiyor. Yumuşak dokunmak zorundasın. Yeri geliyor gücün yetmiyor. Yeri geliyor yüreğin yetmiyor. Takatin sınanıyor, maneviyatın sınanıyor, imanın sınanıyor.
Bir saat içinde bin tane sınavdan geçiyorsun. O anda can havliyle fark etmiyorsun, oturduğun anda anlıyorsun. Belki cennetini - cehennemini belirlemişsin. “Yüce Rabbim güç ver.” diyorsun.
Çoğu zaman pes etmeye meyilli bir insanım. Acının ‘a’sını gördüğümde kaçmak isterim. Ama bu öyle bir şey ki kaçmak bir kenara, “Allah’ım bana gereken gücü kuvveti ver! Ver ki elini tutmaya devam edebileyim!” diye yalvarıyorsun.
Bu anlattıklarım yorucu olaylar gibi görünüyor olabilir. Hayır, en anlamlı anlar. ‘Belki ilk kez gerçekten işe yaramış hissetmek. Allah’tan dileğim, bana bu dönemleri, incitmeden, doğru şekilde davranarak yaşamayı ve yaşatmayı nasip etsin. Yaşatsın ki, hatalarla dolu hayatım içinde yapabildiğim en güzel şey bu olsun. Hiçbir zaman hak ettikleri kadar yapamadığımı bilsem de bir nebze başarabileyim.
Belki bizi sükûnetle bir arada tutan ilaçlar olmasaydı şu an trajedi yazıyor olabilirdim. Dermanımızla Allah bizi kavuşturdu. Bugün annem evi, benim dört gözle beklendiğime emin olduğum, her halimde ve karımda bana kucak açan, sevgi saçan en özel bir yer. Allah’a emanetler...