Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mustafa Hakan ÜNSER
Mustafa Hakan ÜNSER

BOYKOT

Bazı siyasi parti liderleri seçimlerde söyledikleri ve vadettiklerinin tam tersini yapıyorlar ve seçmenlerinin buna uymasını bekliyorlar. Büyük kısmı da uyuyor, uymayanı hemen hain veya dönek ilan ediyorlar. Seçim kazanınca belli bir süre yasalara ve kanunlara göre yönetme hakkı kazandıklarını unutuyorlar. Sanki sürekli ve keyfi bir yönetim hakkı kazanmış gibi davranıyorlar. Bu nasıl devran anlamak mümkün değil.

Sözünden dönen sensin, vatandaşı kandırıp siyasi dolandırıcılık yapıp oyunu alan sensin. Buna karşı vatandaş sokağa çıkıp anayasal gösteri ve yürüyüş hakkını kullanmaya kalkınca, ekonomik gücünü, kullanmaya kalkınca birden terörist oluyor. İktidarın elindeki devletin gücü anayasaya uygun olarak kullanılmalı. Keyfi kullanılırsa anayasal hakları talep etmek bir anda sanki yarı tanrılara karşı işlenmiş suç oluyor.

Hükümet gösterileri yasaklıyor. Buna rağmen yine de yapan olursa polisi üstlerine yolluyor. Sonrası malum, göz altılar, tutuklamalar ve cezaevlerinde devam eden yıldırma girişimleri… Gözaltına alınanlara çok sert davranıldığını, düşman hukukunun uygulandığını görüyoruz. Anayasaya uygunsuzluğu açık olan emirleri ama gönüllü ama gönülsüz yerine getirenler bu vebalin ortağı oluyorlar. Sadece göstericileri değil bunu haber yapan basını tehdit ediyor, interneti kısıtlıyor ve yavaşlatıyorlar. Halbuki şiddet içermeyen, saldırgan olmayan bir gösteri yürüyüşü veya toplantısı iktidara sesini duyurma ve bu uygulamalara karşı çıkan insanların sayısını göstermenin en makul yoludur.

Hükümet etmek ahlak gerektirir, vicdan ve merhamet gerektirir, bunlar olmazsa kurumlar -ekmek bıçağı gibi faydalı bir aletin bir anda suç aletine dönüştüğü gibi- tehlikeli yapılara dönüşebilir. Hükümet tehlikeli bir sürece girdi ve elindeki bütün kurumları birer silah/sopa haline getirdi. RTÜK bunun en son örneği; gösterileri canlı yayınlayan kanalları yüksek cezalar ve lisans iptali ile tehdit ediyor. Anayasamızda ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde de yer alan ifade özgürlüğü, fikir yayma özgürlüğü, başkalarına zarar vermediği sürece engellenemez ilkesi hükümetin isteği üzerine çiğneniyor.

Bunu daha önce de yazdım: seçimi kazanan iktidar, seçimden önceki vaatlerinin tam tersini yapıyor. Buna nasıl itiraz edilecek? Kontrolünü kaybeden bir iktidar nasıl ikaz edilecek? Bizde olmaz ama eğer olursa beceriksiz bir yönetimin göz göre göre süresini doldururken ülkenin çökmesi mi beklenecek yoksa kendisine çeki düzen vermesi için uyarı mı yapılacak? Nasıl yapacağız?

Muhatap almayıp teröristlikle suçladıkları gençler gösteri yapmasın istiyorlar, uslu dururlarsa zaten yok sayıyorlar. Demokrasilerin olmazsa olmazı muhalefet suskun yutkunsun istiyorlar, şimdi boykot gündemde, onu da istemiyorlar. Sinmiş, kendilerine itaat eden toplum dışında hiçbir hali kabullenmiyorlar. Daha sert önlemler getiriliyor diye medyadaki sözcülerinden öğreniyoruz. Peki kandırılmış, itilmiş egemenliğini tehlikeye düşmüş gören gençlere karşı bütün yolları tıkamak ne kadar doğru. Onlara hak aramak için ne öneriyorsunuz?

Boykot ismi; 19.yy'da ilk kez Charles Boycott adlı bir İngiliz arazi yöneticisine karşı İrlanda'da çiftçilerin adaletsiz ekonomik koşulları protesto etmek için örgütlenmeleri ve onunla tüm ilişkilerini kesmeleri ile ortaya çıkmış. Toplumun isteklerini ifade etmesinin güçlü bir yolu olan boykotun dünyada başarılı sonuç almış birçok örneği var.

Boykot suç mu? Suçlama nasıl ispat edilebilir? Polis boykot edilen kafenin önünde durup gençleri zorla içeri mi alacak? Zorla televizyon mu izletecek? Şimdi de boykotun neden ve nasıl suç olduğunu iddia eden birçok yandaşa maruz kalıyoruz. Daha da kalacağız anlaşılan...

Boykotların etkili olması kararlı ve kapsamlı olmasına bağlıdır. Boykotun doğrudan ve dolaylı etkileri olacaktır. Bu da boykotçuya doğal olarak farklı kesimden engeller ya da destekler gelecek demektir. Henüz ciddi katılımlı bir boykot olmadı ama şayet gerçekleşirse şimdiye dek iktidarın nimetlerinden faydalanarak semirmiş bazı şirketlerin nasıl tepki vereceğini cidden merak ediyorum.

Sert önlemlerin sürdürülebilir olduğunu düşünmüyorum. Kanaatimce DEM parti bir an önce Cumhur İttifakına katıldığını resmen ilan etmeli, ittifak bu genişlemiş tabanıyla yeni bir seçime katılmalı, bu suretle olabiliyorsa güven tazelenmeli ve böylelikle yeni politikalar seçmene onaylatılmalıdır. Bunun dışındaki yollar halkın kandırılmaya devam edildiği anlamına gelir ve çözüm değildir.

Yazarın Diğer Yazıları