Önce Mayınları Söktüler
Önce mayınları söküp göçmenlerin geçişi için yolu uygun hale getirdiler. Sonra göç etsinler diye sivil halkı bombaladılar ve İŞİD ile korkutup sürdüler. Direnmeleri için örgütlenmelerine destek ve imkân vermediler. Ardından bütün diğer yolları kapatıp göçmenleri Türkiye'ye yönlendirdiler.
Bizim iktidarımız ise ensar muhacir söylemi geliştirip dini bütün insanımızı ikna etti. Bu hareket Batı’dan da takdir aldı. Bu esnada tabii ki direnç gösterebilecek milliyetçi parti, dernek, vakıf, bütün yapılar ve ordu etkisizleştirildi.
Gazze, Lübnan ve Suriye'de dengeler yeniden oluşunca Türkiye’yi yeniden denkleme sokmak için harekete geçtiler. Anayasa, cumhuriyet ve Türklük zaten hedefteydi. Şimdi Ortadoğu’da olan gelişmeler bahane edilerek, Türk, Kürt ve Arap ortak yönetiminde bir Ortadoğu emirliğinden bahsedilir oldu.
Esat’ın gelişmeleri takip edebilenler için hiç de sürpriz olmayan kaçışı en çok Türk kamuoyunda şaşkınlık yarattı. Çünkü Türk kamuoyu oldukça uzun bir zamandır dünyadan ve Türkiye’den sağlıklı haber alamıyor. Sadece kendisine gösterileni görüyor. Farklı ve değişik haberler ona ulaşmıyor. Duyması ve görmesi engellen halk, sonuçları görünce şaşırıyor. Dolayısı ile kamuoyu kanaat oluşturarak hareket etmiyor, iktidar tarafından güdüleniyor. Kamuoyu birdenbire gerçekleştiğini sandığı şeylerin aslında planlanmış ve hesaplanmış olduğunu göremiyor. Sürekli test edildiğinin ve tepkisinin zayıf kaldığı yerlerde yeni aşamalara geçişlerin denendiğinin de farkında değil.
Kamuoyu uyutuluyor. Milletin kaderini tayin edecek açılım milletten gizli planlanıyor; milletten gizli yürütülüyor. Olanlara bakın; yeni açılım sürecinin geldiği aşamada bebek katilinin mesajları Barzani’ye ve bu yolla aynı zamanda teröristlerin merkezi Kandil’e ve birçok Avrupa ülkesinin merkezlerine gönderildi. Bunlar olurken İstanbul’un okullarının önlerinde Kürtçe seçmeli derslerinin başlayacağı iddiasıyla öğrencilerin bu dersi seçmeleri için form dağıtılıyor. Aynı zamanda Cumhur İttifakı’nın ortağı HÜDA-PAR, Diyarbakır’da “Kürt Meselesine İnsani Çözüm” çalıştayı düzenleyip milletin bütün sinir uçlarına basan bir sonuç bildirgesi yayınlıyor.
Sonuçta halk tepkisiz kalmayı tercih ediyor. Toplumda hiçbir hareket yok. Olacak gibi de görünmüyor. “Hiç tepki yok, yeni aşamaya geçilebilir” kanaatli raporlarının ilgili yerlere gittiğini görür gibiyim.
Milliyetçilerin (!) susması. HÜDA-PAR’ın konuşması kadar dikkate alınmalıdır. Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bebek katili Meclis’te konuşsun teklifiyle başlayan süreç, sözde Kürt temsilcilerinin mutluluklarını gizleyemedikleri şımarık yüz ifadeleriyle devam ederken HÜDA-PAR aracılığıyla Türk devletini tehdit etme aşamasına kadar geldi. Bu tehdidin asıl muhataplarının sessizliği devam edince -belki de sarayı sureti haktan göstermek amacıyla- cılız da olsa AKP’den saray danışmanı düzeyinde bir ses çıktı. Milliyetçilerin derin uykusu o kadar sessiz bir ortama sebep oldu ki Mehmet Uçum konuşmak zorunda kaldı.
Peki Milliyetçiler ne zaman konuşacak? Geçtiğimiz hafta sivil milliyetçilikten bunun için bahsetmiştim. Onun için sözlerim sivil milliyetçileredir. Şımarık Kürtçüleri sessizce izleyen, hadsiz HÜDA-PAR’ı sessizce izleyen ama TÜSİAD’ın hükümete olan haklı eleştirisini duyunca saldıranlarla aynı türden olmayanlaradır. Ey milliyetçiler! HÜDA-PAR’ın talepleri karşısında konuşmayacaksanız ne zaman ve ne olunca konuşacaksınız?
Onun için sözlerim sivil milliyetçileredir ve görev onlarındır.
Milliyetçi ile devlet ilişkisi hükümetin her icraatının kutsal sayılması yüzünden sorunlu bir hale geliyor. Milliyetçiler politika üretemeyen, öngörüsüz, kendi ikballerini hükümete yanlayarak sağlayan lider ve kadroları yüzünden ülkeyi felakete sürükleyecekler.
Bunlara rağmen umutsuz değilim. Çünkü buralarda kusursuz plan yapacak kadrolar yok, yapılan planı kusursuz uygulayacak kadrolar da yok… Ayrıca unutmamak lazım burası Ortadoğu, hesap edilemeyen çok faktör var.
İkinci açılım sürecini planlayanlar milliyetçilerin (!) bu seviyede tepkisizliğini tahmin edemediler ve bir denge payı bıraktılar. Beklenmeyen bu tepkisizlik, tek taraflı saldırgan bir sürece evrildi.
Unutmamak lazım, son yıllarda yaşananlar göstermiştir ki devletimizin temel değerlerine yapılan saldırılar, göçmenler ve son dönemde iyice dozu artan hukuksuzluklar milliyetçilik tekelini elinde bulundurduğunu iddia edenlerin sorunu değildir.
İkinci açılım süreci, saldırgan Kürtçülüğün aşırılıklarına sahne olmuştur ve acilen gündemden çek(tir)ilmelidir.
Kıbrıs 82
KIBRIS
BOYKOT
Protesto Kültürü
Anayasanın Ruhu
Aksakallı
Koltuk için
Yenilenme
Önce Mayınları Söktüler
Sivil Milliyetçiler









