Suriye halkı üzerine atılan her bomba Türkiye’yi etkiler

Rusya ve İran, Beşşâr Esad’a yine açık çek verdi. Bunun manası istediğin gibi katliam yapabilirsin, demektir. Örneği önceden görülmüştür.

Rusya, Esad’a karşı grupların harekete geçmesinde Suriye’deki komutanını pasif görmüş olmalı ki, 2020’de Moskova’ya çağırdığı katliamda sınır tanımayan komutanını tekrar Şam’a gönderiyor. Aleksandr Yurieviç Çayko adlı o komutan, 27 Şubat 2020’de İdlib’de 33 askerimizin katledilmesinin baş mesulüdür. Türk askerlerinin antlaşma çerçevesinde görev yaptıklarını bile bile uçaklarını havalandırmış, canlarımızın üzerine bomba yağdırmıştır. O askerlerimizin şehadeti içimizdeki yaradır.

Başka devletlerden destek alarak iktidarda kalmak isteyen için o ülkenin adamı denebilir mi?

Esad’ın ta başında elini uzatacağı devlet Türkiye idi. Suriye’deki gelişmelerden ne Rusya ne İran etkilenir. Ama Türkiye, Suriye ile komşuluğunun ötesinde bir ilişki içinde. 911 km. sınırdan bahsediyoruz. Eski topraklarımız olduğundan bahsediyoruz. Selçuklular, Osmanlılar o topraklardaydı. Suriye varsa, Türkler sayesinde var. Ama ne oldu? Emperyalist güçler, Osmanlı’yı parçalamak isteyince, İngilizlerin, Fransızların bilumum yabancıların etkisindeki Avrupa’da okumuş birtakım isimler, ayrı baş çekmek, kendi başlarına devlet olmak istediler.

1914-1917 yılları arasında İttihat ve Terakkî’nin önde gelen isimlerinden Cemal Paşa, Suriye’ye hâkim 4. Ordu Komutanı idi. Kendi başına buyruktu. Suriye’de krallığından bile bahsediliyordu. Suriye’de kıpırtılar başlayınca, isyancıları teşvik ettikleri iddiasıyla 34 kişiyi ipe gönderdi.

Suriye “aydınları”nın idamına dair çok yazıldı, çok söylendi. İdam edildikleri için Suriyelilerde kin birikti, isyanlar ateşlendi, dendi.

Şu var ki Suriye mütecanis değil. Bütünlükten, birlikten, birleşiklikten bahsedilemez! Özellikle Sünnî ve Nusayrî ağırlık dikkate alınmadan Suriye’ye dair fikir yürütülemez. Geçmişte, “Alevî” ve “Sünnî” arasında öyle kin birikti ki, iç savaş bu kin üzerinden alevlendi.

Hama’da 1982’de Hafız Esad’ın binlerce Sünnî katliamı her defasında hatırlatılır. Sünnîlerin de Alevî kimliği üzerine gitmedikleri söylenebilir mi? Suriye’de yüzde 89 Sünnîlerden, yüzde 11 Alevî/Nusayrî/Şiîlerden bahsediliyor. Ama başta Nusayrîler var. Sen Nusayrî’sin, sen Sünnî’sin ayrımına girdiğin an, hiçbir zaman istikrar bulunamaz.

Şunu yine hatırlatacağım: Ortadoğu’da Haşhaşîlere kadar gidilmeli, mezhep tarikat ayırımının nelere mal olduğu görülmelidir. (Kitabımızı biliyorsunuz: Alamut’un Büyüsü-Haşhaşîler-Sır ve Ölüm, 440 s.)

Aslında bütün bunlar aklıma ne getiriyor buluyor musunuz? Belki çok uç fikir, diyeceksiniz. Suriye sahası, Türkiye sınırları içine dâhil edilmeli, herkes kendi fikrini, kendi aidiyetini yaşasın.

“Alevî” deyince... Alevîliğin de kol kol olduğunu hatırlatmaya gerek var mı? Geçmişti bazı illerimizde akıl almaz isyanlar, saldırılar, kimin işine yaradığını düşünülürsek bir arada iç içe, bir bütün hâlinde yaşamanın yolunu buluruz.

Şu da akla geliyor: Suriye’de Beşşâr’ın babası Hafız Esad’ın diktatörlüğü döneminde, Türkiye’ye karşı kin doruktaydı. Bu kin dorukta olmasa, Türkiye’de isyana kalkışan biri (Abdullah Öcalan) hem Suriye’de hem Suriye’nin ağırlığı olduğu Lübnan’da Bekaa vadisinde tutulabilir miydi? Orada silahlı eğitim alanların Türkiye’ye sokulması için yollar gösterilebilir miydi?

Suriye’nin oldum olası durulduğundan bahsedilemez. Diyeceksiniz ki, Ortadoğu’da hangi ülke istikrarlıdır ki... Evet öyle. Kendi iradeleriyle ortaya çıkmayan, birilerin uşakları olanlar özlerine zarar verdikleri gibi ülkelerine de zarar vermişlerdir.

Suriye’de katliama uğrayan halkın ahı tutmuş, Rusya Ukrayna batağına saplanmış, İran ise... söylemeye gerek var mı? Ortadoğu’da doğrudan ve dolaydan savaşın içinde...

Rusya yine uçaklarını gönderir, taş üstünde taş bırakmayarak, Esad’ı ayakta tutmak isterse, bu defa kaybedecektir. Bir bağımsız devletten bahsedilemez. Çevresinde gördüğü Alev-Nusayrîler bile artık Esad’a tavır alacaktır.

Şunu açık yazacağım... Kimse dinini, inancını öne alıp savaşmasın. Öyle savaşılırsa, ilânihaye bu savaş sürer.

Suriye’deki çatışmalar, Rusya ve İran’ın müdahaleleri Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Suriye halkı üzerine atılan her bomba aynı zamanda Türkiye’ye atılan bombadır.

Meseleyi bu çerçevede yaklaşmak, Rusya ve İran’ın başındakilere bunu düşündürmek gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları