Kaz Dağları'da tarihin mahremiyeti

Öyle değerler vardır ki, parayla tahvil edilemezler. Kaz Dağları "yeşil"in çok ötesinde bir yere sahiptir.

Kaz Dağları'nı Sarıkız Efsanesi esrarlı kılar. Tahtacı Alevî Türkmenlerin inanışına göre; Sarıkız, Hz. Ali'nin kızıdır. Edremit'e 30 km. mesafede, dağın zirvesinde makamı vardır. Burada adak adanır.

Ömer Bedrettin Uşaklı (1904-1946) "Sarıkız Mermerleri" şiirine şu mısralarla başlar:

"Afrodit saltanatlar sürmüş mavi tepende; / Yakub'un rüyasından bir ateş gizli sende! / Şahikanda yaşamış efsane dünyaları, / Senden birer parçaymış kâinatın dağları..."

Mustafa Seyit Sütüven (1908-1972) "Kazdağı" şiirinde, "Kazdağı âşık dağıdır / Sevgi bu dağlarda yaşar…" der.

Baha Said (1882-1939), Cumhuriyetin ilk yıllarında, Kaz Dağları'nı gezmiş ve gördüklerini, hissettiklerini yazmıştır. Ben de Baha Said'den 80 yıl sonra gittim, gördüklerimi, hissettiklerimi yazdım. (Alevîler ve Bektaşîler Arasında)

Baha Said'in kaleminden Kaz Dağları:

"Şimdi Tahtacılara gelelim:

Benim mevzu-ı müşahedem Kazdağı mâileleridir [yamaçlarıdır].

Edremit Körfezi'ni kuşatan Kazdağı silsilesi şimâlen [kuzeyden] Gönen ve Biga Kocaçayı (İskender'in Dara'ya galebe ettiği Garatik Çayı) garben [batıdan] eski Truva civarını sulayan çayı ve cenuben [güneyden] Edremit Kocaçayı havzalarını teşkil eden mâilenin bütün menbaları meşhur "Sarıkız tepesi"nden dökülür. Bu tepe ise iki bin küsûr metre irtifâındaki Yunan tarih-i kadîmi [eski tarihi] ile İlyada'nın İda tepesidir. Bütün bu havza eski Misia Krallığı hududunu teşkil eder. Sarıkız tepesinden cenuba bakılınca Akdeniz'in sisli ve puslu hülyaî mavi renkleri görülür.

Etrafına bakılınca ebedî yeşilliklerle bezenen nihayetsiz çam ormanları ve bu ormanların içindeki kaynak başlarında çam fidanları gibi sürmüş zambakların saf ve bâkir renklerinden uçan, insanı mesut eden kokular... çiçek, renk... renk... tercüme ve tavsif edilemeyecek güzelliklerin muhteşem ve sakin bucakları.. kuytuları vardır.

Bu asude ve mahrem tabiatın ruha ilka ettiği [yerleştirdiği] vecd-engiz huzur ve maneviyet içinde kendi ferdî imanlarına kutsî ilham alan halk, işte bu Tahtacı Türkmen'idir.

Sazıyla, sözüyle, kimseye benzemeyen itikadıyla, müstakil ve namuskâr çalışmasının emeğini çamların usaresinden emen bu halk Sarıkız'ın kolları, bendleri dildadesidir. Sarıkız'ın onlara serptiği lâ-yemût [ölümsüz] aşkı, ebedî cezbesi bu Türkmen oymağının ruhunda kaynayan şuursuz bir vecd hâlindedir. Truva kahramanlarının da ilâhlar ve ilâheler mabedi, aşklarının mihrabı, ruhlarının makarrı [merkezi] olan bu füsunkâr tepe, İda ve Sarıkız tepesi, neden Türkmen'in de aynı vicdaniyetine hâkim oldu?

İşte tarih-i edyânın [dinler tarihinin] müdahalesini icap ettiren bir mevzu!

Sarıkız Efsanesi Kazdağı Türkmenleri arasında böyle konuşulur ve Çöğür'ün dilinden böyle dökülür..." (Türk Yurdu, S. 185, Aralık 1926

Baha Said o şiiri verir ve izah da eder. Ama buraya almayacağım. Bir başka tartışmaya yol açmak istemiyorum.

Tahtacı Türkmenlerin bir de müzeleri vardır. Müzenin kurucusu Alibey Kudar'ı bu yıl kaybettik. Kendisini son Köy Enstitülü olarak tanıtırdı. Uzun uzun konuşmuştum.

Kaz Dağları'nın tüylerini yolarken, tarihin ırzına geçtiğinizi de unutmayın ey Devletlü!

Yazarın Diğer Yazıları